Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

175 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Şimdi size basit bir soru; Eğer ki yolda bir karınca görseniz ya da evinizde dolaşan bir arı onu öldürmekten çekinir miydiniz? Peki aynı şeyi bir köpek, kedi için yapabilir misiniz? Ne alaka ikiside bir canlı ikisi de aynı canı taşıyor. Nerden geliyor bu güçsüz, küçük olanı ezme merakı? Onları değersiz görme, bir işe yaramıyor olarak görme isteği. Çünkü o küçük canlılar birer hayvan(cık). Küçükler, kendilerini savunmaları için yeterli güçlüleri yok. Oysa doğal döngüde hangisinin daha büyük yeri var desem arı olmadan dünyanın büyük bir krize gireceğini söyleyen makaleler var. Peki neden anlatıyorum bunları. Zengin ve güçlü insanları gördüğümüzde neden onların fakirlere yardım etmediğini ve onları ezdiğini anlayamayız. Ama aynı fırsatı üste size bir hayvan(cık) a uygulamak için verdiğimde hiç tereddüt etmediniz. Ne canı var dediniz ne de onun bir yaşama hakkı var dediniz. Güç insanı bambaşka biri yapabiliyor. Dostoyevski bunu şöyle özetlemiş kitapta. Fakir bir insan bir ayakkabı düşüncesiyle yatağına yatıyor ve onu rüyasında görüyor ama zengin insanda aynısını hayal ediyor oysa demiyor ki bende zaten var, oda renk renk ayakkabılar istiyor. İbn Haldun’un şu lafı aklıma geliyor; “İnsanları öldüren açlık değil alışmış oldukları tokluktur.” İnsan doymuyor, hep daha fazla istiyor o yüzden biri için yoksulluk bir ekmek yiyememekken diğeri için uçak olabiliyor. İnsanlar ikiye ayrılır normal insanlar ve insancıklar. İnsancıklar normal insanlara köle olmak için bu dünyada vardır. Onların kendilerini övmesi, methetmesi ve iyi iş çıkardığını söylemesi için bekler durur. Peki günümüzde iş değişti mi? Sende o ünlüleri görünce ağzın açık kalmıyor mu? Gidip bir fotoğraf çektirmiyor musun? Oysa ne farkı var, aynı can be kardeş. Patronun geldiğinde yaranmaya çalışmıyor musun? Kibar bir şekilde konuşup aslında olmadığın kişiye dönmüyor musun? İşte sende bir insancıksın be dostum ve ezilmeye mahkumsun. İşte bu kitapta fakir iki insanın para denen illeti yüzünden girdikleri duruma şahitlik ediyoruz. 25 yaşındaki delikanlı Dostoyevski’nin “işte ben geliyorum” dediği eser. Makar abimiz yaşlı ama uzaktan akrabası Varvara’ya bir baba şefkati besliyor, elinden gelen her yardımı yapıyor. Onun durumuna üzülüyor, kitap boyunca ona yazdığı ve Varvara’nın ona yazdığı mektupları (bu tekniği ilk defa gördüm) okuyoruz. Rusya’da o zamanlar durum o kadar vahim ki odalar kiralanıyor. Fakir bir hayat süren bu kişiler, ellerine para geçtiğinde ise harcamaktan çekinmiyor. Sürekli amirlerine iyi olmaya çalışıyorlar. Makar acaba insanlar üzerimdeki bu kirli paltoyu görse bana ne der diyor. Hayır olmaz Varvara kendime yeni bir palto almalıyım yoksa bana ne derler? Yoksul insanda gurur olmamalı Varvara , yoksul insanın en son sahip olması gereken şey bu gururdur. Kitapta bir geçmişe özlem her daim var. Eski kış günlerinden dışarıdan gelip sobanın o sıcak tarafına geçip, yemek yemeyi kim özlemez ki . Çayırlara çıkıp, güneşi seyredip bulutların hareketini seyretmeyi kim sevmez? İnsanlar dan uzak doğaya yakın bir hayatı kim istemez? Ama gel gör ki hayat böyle çalışmıyor. Rusya’da batının en büyük temsilcisi olan Petersburg’da (bizdeki İstanbul) bir yığılma oluyor. Her türden insan köylerini bırakıp oraya geçiyor ve büyük bir çoğunluğu fakir bir hayata alışıyor. Dostoyevski bu eserle neler yapacağını gerçekten göstermiş. Dostoyevski’nin ilk okunması gereken eser. Onun çektiği para sıkıntısı ve dertlerini anlamak için ilk kitap bence budur. Kitaptan bazı alıntılar: "Hep şunu düşündüm, Varenka , biz insanlar , kaygı ve telaş içinde yaşayan biz insanlar, gökteki kuşların kaygısız ve masum mutluluğunu da kıskanmalıyız. "(25) "…mutlu günlerimde yaşadıklarımın en küçük ayrıntısını bile hatırlayınca bana büyük bir heyecan ve sevgi veriyor. O günler çok kısa sürdü; onların yerini acı, ne zaman biteceğini bir tek Tanrı’nın bildiği kara acı aldı. "(70) "Ağlayamadım; ama ruhum paramparça olmuştu. "(76) "…büyümüşüm ama adam olamamışım." (83) "Zaten dünyanın düzeni bu, canım, hepimiz birbirimize hava atıyoruz, hepimiz birini azarlıyoruz. "(102) "En önemlisi, cancağızım, kendim için üzülmüyor, kendim için acı çekmiyorum; bana göre hiçbir şey fark etmez, dondurucu ayazda paltosuz çizmesiz gezerim, her şeye katlanır, dayanırım, bana vız gelir ; sadece ,küçük bir insanım ben , ama insanlar ne der?("124) "…belki parıltı yok, ışıltı yok, renk yok ama yine de insanım, kalbiyle ve düşünceleriyle bir insanım ben. "(134) "Neden her şey böyle oluyor, iyi bir insan karanlıkta kalıyor, bir başkasınaysa mutluluk kendiliğinden geliyor? "(140)
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202361,8bin okunma
·
192 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.