Tarih bize kadının toplumdaki yerini belirlerken, İslam dininin gösterdiği yolu izleyince kadının değerinin anlaşıldığını gösterdi...
Kadını doğduğunda anne babasına cennet vesilesi kılan, evlendiğinde eşinin dinin yarısını tamamlamaya vesile eden, anne olduğunda ise ayaklarının altına cenneti seren bir dinin kadını aşağıladığını, hor gördüğünü ve ya köleleştirdiğini söylemek akla mantığa sığmıyor. Kadının geçim yükünü evliyse kocası, bekarsa babasının sırtına yükleyerek onu maişet derdiyle gecesini gündüzüne katarak çalışmaktan özgürleştiren bu dinin sahibi olan Allah, (c.c) yarattığı varlıkları sonsuz ilmiyle kuşatırken, kadını erketen daha güzel, naif ve biçimli yataratak, ona saklanmaya değer bir inci misali tesettüre bürünmesini emrederken, aslında köleleştirmek şöyle dursun, yaratılışının güzelliğine ve zarafetine dikkatleri çekmektedir. Siz hiç yolun ortasında inci, altın veya elmas gördünüz mü? Yoldaki çakıl taşları gibi kıymetsiz olmayan kadın, örtüsüyle güzelliğini saklaması emredilerek kıymetlenmiştir. Zira değerli olan herşey saklanır.
Cinsel performansın kıyaslanması konusunda erkeğin acizliğinden ziyade,kadının acizliği de ortaya çıkar. Her kadın güçlü mü sanki? Ayrıca kıyaslama yapan yalnızca kendine işkence eder. Yani erkeklerin performanslarını kıyaslayarak değerlendirecek olan kadın kendi kendine hayatını zindan eder. Bu kıyaslama sadece erkeğin acziyetini ortaya çıkaran bir şey değildir. Yani kadına da zarar verir.