Selamların, sevgilerin ve güzel dileklerin alınmıştır Elif. :) Yorumumu ayrı olarak buraya yazıyorum ki biraz da genele hitap etmesini istedim zira okumak isteyen olur düşüncesiyle.
Türk edebiyatı gerçekten çok farklı zaten dile getirmişsin, çeviri değil bütünüyle yazarın kendisiyle muhatabız.
Kendi tecrübelerin de beni gülümsetti. :) Baya olmuş bu yazımı yazalı ve tekrardan okuduğumda ben de fark ettim güzel şeylerin dile getirilmiş olduğunu fakat çok bariz eksiklikleri ve yazım yanlışları var.
İnsan değişiyor, tecrübeleri artıyor başka başka insanlar tanıyor, kimileri hayatlarına etki ediyor... Sonrasında bir bakıyorsun artık sen eski sen değilsin belki daha katı belki daha duygusal belki daha umutlu belki daha umutsuz oluyorsun, hayat seni yalnızca bir şekilde bir yerlere sürüklemiyor iç dünyanı da değiştiriyor; yaşamımın o evreleri isyanlarla doluydu şimdi ise umutsuzluk kaplıyor tüm zihnimi... Artık yakın gelecek hatta uzak gelecek bile benim adıma oldukça puslu, önümü net göremiyorum. Kim görebilir ki! Neyin garantisini verebiliriz? Duygularımızın mı?
Pişmanlık! İnsanı tamamlayan bir hissiyat. Her an her dakika pişman olmak için var olmuş gibiyizdir hayatta. Fütursuzca giriştiğimiz her aksiyonun patlaması bir gereklilikmiş gibi! Güzel veya kötü anlarıyla geri de kalıyor her anımız, biz ise hep pişmanlık duyuyoruz iyi olana da kötü olana da. Nedendir bu kadar keşkelerimiz?
Biz yaşamasını, sevmesini hatta nefret etmesini dahi bilmeyen insanlarız. Sınırlarımız asla çizili değil. Bir gün zamanı geldiğinde birer birer anılarımızı bu dünyaya bırakarak gideceğiz. Biz etten kemikten var olmayacağız belki, fakat anılarımız bu dünyanın bir boyutunda bir şekilde var olmaya devam edecek ve birileri bu düşsel varlıktan etkilenecek... Kimisi pişmanlık duyacak kimisi mutlu olacak ama mutlaka etkilenecek. Mürşit efendinin bir şekilde o kitabın içinden çıkıp çıkıp aramızda dolaşması, bizleri etkilemesi gibi...
Çok uzattım sanırım ama yazdıklarına karşılık bu düşünceler uyandı bende umarım sıkmamışımdır. Sağlıcakla. :)