Bizim oralarda;yakamozda seyreden vapurları in yerine, buğday tarlalarında süzülen biçerdöverler vardı. Yıldızlar aynı olsa da, sahilde el ele tutuşan gençler yoktu. Saman balyalarını omuz omuza taşıyan, anızlarla beraber kirpiklerini yakan çocuklar vardı. Dizine kadar gelen suyu deniz sanan, Uludağ yerine su deposunun yokuşunda kayak yapan, "boğaz" denilince aklına "yemek" gelen.. Sinemaya, tiyatroya hiç gitmemiş düğünlerde kadın kılığına giren köyün delikanlılarını izleyerek büyümüş, kaşık havasını besmeleden önce öğrenmiş, çilli, yanık ve üç numara tıraşlı çocuklar...