Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

98 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Haber başlıkları şöyle diyor: “Dünyanın en eski tropikal yağmur ormanı Daintree, Aborjin yerlilerine iade edildi.” Avustralya’da bulunan bu yaşlı ormanın kökleri, -insan kavrayışının çok ötesindeki bir zamana- 180 milyon yıl öncesine uzanıyor. Yeryüzünün en eski kültürlerinden Doğu Kuku Yalanji kabilesi, nesillerdir burada yaşıyor ve onları sarmalayan yeşil dünyayı kutsal sayıyor. Bu yönüyle, hükümetle vardıkları anlaşma tarihi önemde. Anlaşma şu anlama geliyor: Kabile, bundan böyle “ulusal park” statüsündeki ormanı, Queensland eyaleti yönetimi ile beraber idare edecek. Yani orada olup bitenler hakkında artık söz sahibiler. Ancak diyorlar ki: “Biz toprağın koruyucuları ve bekçileriyiz. Toprağın sahibi değiliz. Toprak bizim sahibimiz.” Aborjinlere göre yeryüzü toprakları bütün varlıklara ait; toprak, su ve yaşayan her şey birbirleriyle bağlantılı. Yeryüzü de canlı, yaşayan bir varlık… Örneğin, nehirleri barajlar, madenler vb. ile rahatsız ettiklerinde bunun kabilelerine uğursuzluk getireceğine inanıyorlar. Nehrin suyundan içmek için önce ondan izin istemeniz gerekiyor. Nehirden taş alamıyor ya da ona taş atamıyorsunuz. Yaşadığımız yüzyılın yırtıcılığı, binlerce yıllık bu felsefenin “romantik” görünmesine yol açabilir. Ancak dünyanın farklı köşelerinde, farklı yerli kültürlerinde aynı düşünce biçimi karşımıza çıkıyor. Mesela; birkaç yıl önce Yeni Zelanda’da Māori yerlileri, Whanganui Nehri’nin resmen “canlı bir varlık” olarak tanınmasını sağladı. Bunun için tam 160 yıl mücadele ettiler. Sonuçta nehre bir insanla aynı haklar verildi ve temsilciler atandı. Yasalar karşısında ona zarar vermek, bir insana zarar vermekle bir… Ekvador’dan Bangladeş’e farklı uygulamalarla karşımıza çıkan “doğa hakkı” yasaları, uygulanabilirlikleri bir yana, bu kavramı tartışmaya açıyor. Deniyor ki; doğa tüm formlarıyla varolma, sürekliliğini koruma ve hayati döngülerini yenileme haklarına sahiptir ve bu hakları “devredilemez”. Tıpkı bir insan gibi... Bu ay Atlas’ta, doğa ve insan arasındaki binlerce yıllık bağı izliyoruz. Urfa’nın neolitik yerleşimlerinden Basra Körfezi’ndeki petrol faciasına ve Amik’in modeli Gölbaşı’na; aslında hepsi doğanın insan yaşayışındaki baskın gücünü anlatıyor.
Atlas - Sayı 343 (Kasım 2021)
Atlas - Sayı 343 (Kasım 2021)Atlas Dergisi · Doğan Burda Dergi Yayıncılık · 202121 okunma
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.