Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

296 syf.
·
Puan vermedi
·
12 günde okudu
Herkesin Bilebileceği Şeyler ve Biraz da ‘’Rahip Yalancılığı’’ Hemen girişte belirtmek isterim ki, bu kitaba yazacağım incelemeyi daha çok bir zaman kaybı olarak görüyorum. Ama diğer yandan, söylemek istediğim -söylemekten kastım küçük çaplı bazı saldırılardır- noktalar var. En azından bu inceleme, bu kitaba ‘’dışarıdan’’ bakan biri tarafından bu siteye not düşsün diye yazıyorum. Normalde Sinan Hoca, benim düzenli olarak takip ettiğim, konuşmaları az veya çok zihnimin bir yerlerinde kapılar açan bir insandır. Tabi Youtube kanalındaki konsept daha çok soru-cevap üzerinden şekillendiği ve konular daha çok seküler ağırlıklı olduğu için ‘’kendisini’’ gerçek anlamda dışarı vuramıyor haliyle. Ama bu kitap, kanalında bilgece konuşan ve her fikri kucaklar gözüken Sinan hocadan daha farklı bir Sinan Canan portresi çıkarıyor karşıma. Ve bunu, özellikle de bir bilim insanına yakışmayacak bir biçimde ve benim en aşağılıkça bulduğum bir tutumla, bir ‘’hakikat burada’’ savunusuyla yapıyor. İşler bu noktaya varınca da bende birtakım kıvılcımlanmalar meydana geliyor, zihnimin derinliklerinde çelikten parıltılar peydah oluyor. Bileniyorum dostlar, keskinleşiyorum vurmak için ve affım olmayacak... Susadım çünkü şarlatanların canına! Öncelikle hocamız, Müslüman bir bilim insanı olması hasebiyle kitabın çeşitli yerlerinde sürekli İslam'ın bilimi teşvik ettiğini savunuyor. Tamam, iddia etmesinde bir sıkıntı yok. Asıl sıkıntı bundan sonra, tezini gerekçelendirmek için kullandığı ve avamın dahi diline düşmüş safsataları kullandığında başlıyor. Nedir bunlar? ‘’Akletmiyor musunuz’’, ‘’düşünmüyor musunuz’’ vb. ifadelerin sanki insanları bilim yapmaya teşvik etmek için söylendiği savunusu. Ne hayal kırıklığı ama! Yani okumaktan nasibi olmayan bütün bir toplumun tutup da benimsediği bir yalanı Sinan Canan’ın ağzından duyacağımı gerçekten ummazdım. Çünkü birazdan açıklayacağım üzere bu sözlerin bilimle uzaktan yakından alakası yok. Ya Kuranı okumayıp herkesin inandığı bu kulağa hoş gelen yalanı sorgulama gereği duymadan satın almış ya da Kuran’ı okuduğu halde insanların algılarıyla oynamakta sıkıntı görmeyip bilim insanlığından soyunarak sahtekar ruhbanlar sınıfında kendisine son derece ayrıcalıklı bir konum elde etmiş. Peki hangisi? Ne önemi var, iki durum da birbirinden aşağılıkça. Bunun bir diğer versiyonu da yine İslam'ın bir ‘’hoşgörü’’ dini olduğu yalanıdır. Yine cımbızla sadece inananlar için yazılmış birtakım ponçik ayetler seçilir ve yine sadece okumayanların gözlerini büyülemek hedeflenir. Ama inanmayanlara yapılan hakaretleri, küfürleri, tehditleri, en ince ayrıntısına kadar betimlenen işkence tasvirlerini ne hikmetse pek dillendirmezler. Sinan hocam! Hani senin şu bilime teşvik olarak lanse ettiğin ‘’akletmiyor musunuz’’ tarzı ifadelerin yeri burası işte. Bütün tehditleri ve sürekli helak edilen kavimleri bir bir saydıktan sonra hala bana inanmıyor musunuz, bunları akletmiyor musunuz diyerek insanları kendisine ve Muhammed’e kayıtsız şartsız inandırmaya zorlar Tanrı. Yani ‘’akletmiyor musunuz’’ ifadesi bilime, öğrenmeye, özgür düşünceye teşvik eden tatlı bir yönerge değil, tam tersine sizi dar bir inanç kalıbına mahkum eden ve ölene kadar orada zorla tutmak isteyen son derece açık bir tehdittir. Bir de Müslümanların bir diğer yarası ve hassas noktası olan evrim mevzusu var tabi. Tabi şunu en baştan belirteyim, Sinan hoca bir biyologtur ve evrimin varlığını çok doğal bir şekilde kabul eder. Onun itirazı evrimsel sürecin mekanizmasınadır. Yani özetle rastlantısallık-yaratılış tartışması. O, evrimin var olduğunu ama bunun günümüz biliminin iddia ettiği gibi rastlantısal olmadığını savunur. Çünkü sürecin rastlantısallığının bilimsel olarak ispatlanmadığı söyler. Tamam, burada yine en ufak bir sıkıntı yok, eleştirisi benim için de gayet makul. Ama hocanın bunları söyledikten sonra kesin bir şekilde evrimin aslında Allah’ın canlılığı yaratma mekanizması olduğunu savunması, buna delil olarak birtakım ayetler ortaya koyması gerçekten evlere şenlik bir durum. :) Rastlantısallığı bilimsel bir kanıt değil diye reddedip ardından yaratılışı bir hakikat gibi savunmak da nedir yahu? Yoksa yaratılış bilimsel olarak ispatlandı da benim mi haberim yok? Sonra bir de bunların üzerine, evrimin hala tamamlanmamış bir teori olduğunu ve bu teoriye en büyük katkıyı da gelecekteki ‘’yeni Müslüman bilim insanları’nın yapacağını şüphe götüremez bir imanla iddia ediyor. Hani anlayın, yaratılış falan, ah bu hakikatsever soytarılıklar! Zaten kendisine göre çağımızın ennn büyük hastalığı neymiş biliyor musunuz? ‘’Bilimsel ateizm’’miş. :) Yani adaletsizlik, eşitsizlik, açlık, savaş değil de bilimsel ateizm. Vay be… :) Ama bunlar böyledir, sürekli bilimsel ateizm diye kafa ütülerler ama yine bilimsel ateizmin keşifleri sayesinde imanlarını tazelerler. Özellikle son yüzyılımızda yine bilimsel ateizm(!) tarafından ortaya konan kuantum fiziği ve fraktal geometriye Allah aşkıyla bir tutunuşu var ki gören gözler yaşarır. Yahu sürekli bilime laf atıp ama her bilimsel keşif sonrası da biz bunu zaten 1.400 yıl önce demiştik diyerek iman tazeleyen ahmaklıklardan ne farkı var bunun? Tabi daha ele alacağım nice konular var ama çok da uzatmak istemiyorum. Mesela birkaç yerde Cumhuriyet’imizin ilk yıllarına takık olduğunu da açığa vurmadan edemiyor. Devrimlere, tarihin sadece son 100 yıldan ibaretmiş gibi öğretilmesine(?) dertleniyor hocamız... Yahu sen git de derdini önce tarihi sadece İslam tarihinden sonra başlatan, İslam öncesi Türk tarihini de, Anadolu uygarlıkları tarihini de yok sayan dincilere anlat. En basitinden biz bugün Muazzez İlmiye Çığ gibi bir hocayı okuyabiliyorsak bunu sağa sola Müslümanlık satanların icraatlerine değil, Atatürk ve onun eseri olan cumhuriyetin Anadolu’nun en eski tarihlerine kadar uzanan araştırmalarına, açılan üniversitelere ve kürsülere borçluyuz. Yazının sonuna gelirken, son sözleri tabi ki kendime değil, kendi hakikatlerine kutsallıklar atfederek çığırtkanlık yapan şarlatanların en büyük korkulu rüyası olan biricik Deccal’ime, Nietzsche'me bırakıyorum: "Kutsal yalan" - Konfüçyüs'e, Manu Yasalar Kitabı'na, Muhammed'e, Hıristiyan Kilisesi'ne ortaktır - Platon'da da eksik değildir. "Hakikat burada": bu söylenince, orada bir rahip yalan söylüyor demektir...
Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler
Kimsenin Bilemeyeceği ŞeylerSinan Canan · Tuti Kitap · 20152,826 okunma
··
1 artı 1'leme
·
5,7bin görüntüleme
Ecem okurunun profil resmi
Bu kitabı okuyan bir arkadaşıma sormuştum. Sinan Canan'in tam hatırlamıyorum ama bi tv programında dini hassasiyetleri oldugunu ve kullandığı alaycı üslubundan, en çok ben bilirimci bir tavra sahip olduğunu düşündüğümü, kitaba da yansıyıp yansıtmadığını falan sormuştum. Kitabin başında olunca net bir yanit verememişti. Senin incelemende de bunu gördüm. Ben bilim insanlarında dini hassasiyetleri bir kenara bırakmış olmalarını arıyorum. Eger yoksa uzaklaşıyorum. Sinan Canan'dan uzak durma sebebim de buydu. Açıkçası incelemeyi okuyunca ben pek hayal kırıklığına uğramadım. Şaşırtmadı yani😄😄 emeğine saglik Batuhan
Batuhan okurunun profil resmi
Ben Sinan Canan'ın programlarını sürekli takip ederim, dediğin gibi konuşmalarındaki bazı ''ben bilirimci'' nüanslar dışında gerçekten genel olarak evrensel değerlere bağlı biri imajına sahip orada. Hatta Müslümanlığıyla ön plana çıkıp da oldukça takdir ettiğim birkaç özel insandan biridir (Ya da artık biriydi diyeyim. :)) Ama bu kitap, gerçekten tam bir felaket Ecem. Bir de ben kitabı sürekli arkadaşlarımla da tartışarak okudum ve onlarda da aynı hayal kırıklığını gördüm. Adam bildiğin ben hakikatim diye bağırıyor resmen. Şaşırdım; fakat senin dediğin gibi aslında ''şaşırtmadı'' diyorum. :) Eh ne diyelim, Sinan Canan bile olsan, ancak bu kadar olabiliyormuşsun. En fazla, yalancı bir rahip kadar.
Bu yorum görüntülenemiyor
Kaan okurunun profil resmi
Bu tayfayı bir ara sıkı takip ederdim. Söyledikleri yüzeysel ve iman penceresinden bakıldığında çok makul ancak, bunun hafif dışında bakıldığında ise oldukça mantıksız olduğu görülen şeylerden ibaret. Kalemine sağlık, çok yerinde bir yazı olmuş. Bence, bazen sert tonda yaklaşımlar da gerekiyor. :)
Batuhan okurunun profil resmi
Ben de yakın döneme kadar sıkı takip ediyordum, hala da bakarım ama eskisi gibi sempatiyle değil de daha çok tekinsizliklerle dolu olan bir sınırı aşmanın şuuruyla. Çünkü dediğin gibi, öyle bakınca gerçekten bir şeylerin mantıksız olduğunu, yani gerçek görüntüsünü daha iyi algılıyor insan. Bu kadar sert olmak istemezdim, ama ille de kırbaçlanmak isteyenlere karşı da kendimi sakınacak değilim. :) Teşekkür ederim :)
Arzu Gedik okurunun profil resmi
Çok iyi bir açıklama👍
Batuhan okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. :)
peru lama okurunun profil resmi
Kitabı okumadım, bu inceleme rastgele karşıma çıktı. Ama çok incelikle yazılmış. Çok beğendim :")
Batuhan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Henüz kitabı okuduğum sırada bilenmiştim ve kitabı bitirdiğim anda çoktan çıkarmıştım kılıcımı kınından. Katlanamam böylelerine. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.