Babama mektup!Şimdi, kitabı okurken önce bir düşündüm, acaba Kafka babasına hasret mi yaşadı, ondan mı mektup yazdı? Yoksa, hani bir deyim var ya; "İçin sıkışdığında, dertler üzerine üzerine geldiyinde ya birine anlat, ya da en sevdiğin kişiye mektup yazar gibi yaz, dök içini." onu mu yaptı?
Okuduğumda anladım ki, bazen babaların bıraktığı derin yaralar iz olur. Hayatımız boyu bizi izler. İnsanın çocukluk travmaları ömrüne, kaderine yansır.
Sayın Kafka, içinizden geçenleri öyle güzel aktarmışsınız ki satırlara, bazen duygulanmadım değil. Keşke ben de babama mektup yazabilsem. Ama yapamam ki.. Ben başlarsam yazmaya, ömrüm bitene kadar kendimi durduramam.
BABAM!
Benim hep idölüm oldun. Seni aradım her gördüğüm kişide. Ama hep bir sınır vardı aramızda. Beni ne kadar sevdiğini biliyorum. Sen, benim için yaşam kaynağıydın, aynı zamanda tutsağımdın. Ben, yaklaşmaya bile cesareti olmayan kırılgan bir kız çocuğu. Bana kıyamadın hiç bir zaman ama, beni en çok sen yaraladın. Neden mi? Üzerime titrerken, benim senden daha çok titreyeceğimi bilemedin. Koruyup kollarken beni bir zarar gelmesin diye, ilk gördüğüme vardım sen varsın diye. Ben hep seni özlerim. Benim her anım sana bağlı. Kıskandım seni kendimden bile. Hiç durmak bilmedin, hep çalıştın. Biz iyi olalım, muhtaç olmayalım. Sinemi gere gere anlattım hep seni. BENİM BABAM, dedim hep.
Ben bir zarif kız çocuğu, sense koca çınardın. Şu hayatta sen olduğun sürece, sırtım yere gelmez, babam! Ama ben sana hiç bir zaman duygularımdan bahsetmem. Çünkü sen, dokunursam büyüsü bozulur bir makamdasın benim için!
Sayın Kafka, sizden ilhamlandım. Babama duygularımın sahrada kum tanesi kadarını kaydettim incelememe. İyi ki okumuşum.
Keyifli okumalar dilerim...