Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

56 syf.
·
Puan vermedi
İnsanın kendisine zarar getirecek olanın ne olduğunu bilmeden olur olmadık her şeyi merak etmesi, öğrenmek istemesi ve sonra acı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalması güzel bir şekilde aktarılmıştır. Her ne kadar merak ettiğimiz bir durum da olsa öğrenmemiz istenmiyorsa, o şeye daha temkinli yaklaşmalıyız. Bence hakkında bilgimiz olmayan şeylerin ardına düşerken bir kez daha düşünmeliyiz. “TEİRESİAS: Hepiniz aklınızı kaçırmışsınız. Bildiklerimi söylemeyeceğim, çünkü kendi felaketimi, senin felaketini açığa vurmak istemiyorum. OİDİPUS: Demek biliyorsun da söylemek istemiyorsun? Böylece bize hıyanet ettiğini, kentini mahvettiğini anlamıyor musun?” Ensest ilişkilerin o dönemde bile lanetli kabul edilişi, insanların gözünde bunun böylesine trajik bir şekilde konu edinilmesi düşündürücü bir durumdur. Günümüzde özgürleşmek adı altında bu ilişkileri yaygınlaştırmaya çalışan topluluklar mevcuttur. Bu durum, bir çerçeve çizilmediği takdirde insanların özgürlük adı altında yapmak isteyeceklerinin bir sınırı olmayacağını göstermektedir. Bence doğal bir hak olarak görülen böyle aşağılık yönelimlerin bir yerde son bulabilmesi için ahlak kuralları ve bu kurallar ile gelen sorumluluklar göz ardı edilmemelidir. “Çocuklarının hem babası, hem kardeşi; onu doğuran anasının hem kocası, hem oğlu olduğu; babasının karısından çocukları doğduğu; babasını öldürdüğü meydana çıkacak.” Hayatta bazen öyle durumlarla karşı karşıya kalırız ki ne yapacağımızı, kime güveneceğimizi bilemeyiz. Bir koruma alanı oluşturarak kendimizi güvende tutmaya çalışır ve etrafımızdaki herkesi potansiyel tehlike olarak görürüz. Bu, içinden çıkılması güç bir durumdur. Kreon'un itirazında haklı olması kadar Oidipus da şüphesinde haklıdır. Bir söz vardır: “Bir insana güvenip güvenemeyeceğini anlamanın en iyi yolu ona güvenmektir.” Hayatta bir şeylerden kaçarak değil de canımızın yanma ihtimali olsa da o şeyleri deneyimleyerek ve sonrasında ders çıkararak öğrenmek bence daha kıymetlidir. Fakat bununla birlikte keskin bir anlayışa sahip olmalı ve gelecek tehlikelerden ruhumuzu ve bedenimizi korumayı öğrenmeliyiz. Nitekim bir insanın bile bile körükle ateşe gitmesi aptalcadır. Dolayısıyla bazı şeyleri kendimiz deneyimlemeden, çevremizdeki kişilerin deneyimlerinden dersler çıkararak öğrenmeliyiz. “Sadık bir dostu reddetmek, bence kendi kendimizi hayatın en aziz bildiğimiz bir parçasından yoksun bırakmaktır.” Bence eserde yanlış bir kadercilik anlayışı mevcuttur. İnsanın elini kolunu bağladıktan sonra tanrıların hesap sorması akla aykırıdır. Bireyin yaptıklarından sorumlu tutulabilmesi için öncelikle o şeyleri kendi iradesiyle yapabiliyor olması beklenmelidir. İçine atıldığı bir durumdan sonra o durumun gerçekleşmesi kaçınılmazken o insan suçlanamaz, lanetlenemez. Bu kısım muhtemeldir ki dönemin insanları için, dünyanın içinden çıkılamayacak bir hapishane ve kendilerinin de orada sıkışıp kalmış, tanrıların eline düşmüş zavallılar olduğunu hissetmelerine sebep olmuştur. Sophokles’in tragedyasını işlerken muazzam bir gerçeklikle duyguları karşı tarafa aktarabilmeyi başarması da durumu daha tehlikeli bir boyuta taşımıştır diyebilirim. Hayatta elbette her insanın yaşadığı çeşitli çaresizlikler, sıkıntılar vardır. Hâlihazırda maalesef gündemden düşmeyen kadın cinayetleri bunun çarpıcı bir örneği olarak gösterilebilir. Böyle bir durumda bu insanların kaderlerinin bu şekilde yazılmış olması yahut kendi iradeleriyle böyle bir hayata sürüklenmiş olmaları tartışma konusudur. Bunun öncesinde bence kaderin ne olduğu sorgulanmalıdır. Nihayetinde kendi kader inancıma göre, bir yazgının tanrı tarafından biliniyor olması o yazgıyı tanrının yazdığı anlamına gelmez. Bu tıpkı kuş bakışı olarak bakılan bir şehirde bir arabanın hangi yolları tercih edebileceğini bilmek fakat arabanın gideceği yola karışmamak gibi düşünülebilir. Böyle bir durumda insan kendi seçimleriyle tercih ettiği bir hayat yaşar. Bir şekilde o yollar üzerinde karşılaşacağı sıkıntıların mevcut olması buradaki asıl sorun olsa gerek. Tragedyada bahsedilen kadar büyük bir çaresizlik karşısında “neden böyle bir acı yaşanmalı” sorusunu sormaktan kendimi alıkoyamadım. Bu soruya verebileceğim cevaplar olsa da tam tatmin olabilmek için arayışımı sürdürmem gerektiğini biliyorum. “Kaderin çocuğu olmakla övünürüm, bundan da bir utanç duymam. Kader benim anam. Geçen yıllar beni bazen alçaltın, bazen yükseltti. Nasıl doğmuşsam öyle kalacağım.” “Bugün acaba Bahtı daha kara, Acısı daha korkunç Kim var bu dünyada?” Bu eser bizlere gücü ve kudreti elinde bulunduran bir insanın dahi ne yaparsa yapsın kaderinin elinden kaçamayacağını anlatıyor olsa da akıl ile muhakeme edildiğinde böyle bir bakışın insan için büyük bir haksızlık olduğunu anlayabiliriz. Sokrates’in devletinde tragedyalara yer verilmemesi gerektiğini işlemesi bu anlamda değerlidir. Tanrıların böylesine zalim olduğu düşüncesini uyandırmak, insanlara hayatlarını zindan etmekten farksızdır.
Kral Oidipus
Kral OidipusSophokles · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20198,8bin okunma
·
223 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.