Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Aniden başka bir problem çıktı. En öfkeli iki alacaklım gelmişti. Bostonian'dan Sheskey ve Mano'dan Manowitz, Portland'a inmişlerdi ve ofise doğru geliyorlardı. Ofisteki herkesi çabucak bir araya topladım ve onlara son talimatları verdim. “Arkadaşlar, kırmızı alarm. Bu bina, bu dört yüz metrekarelik bina birazdan borçlu olduğumuz insanlarla dolacak. Bugün ne yaparsak yapalım onların hiçbirini birbiriyle karşılaştırmamalıyız. Onlara borçlu olmamız yeterince kötü. Ama koridorda yolları kesişirse, eğer bir mutsuz alacaklı diğer mutsuz alacaklıyla karşılaşırsa ve birbirlerinin rakamlarını görme fırsatı bulurlarsa çıldırırlar. Birleşerek bir çeşit ortak ödeme planı çıkartmaya karar verebilirler! İşte bu da kıyamet olur. Bir plan yaptık. Her alacaklının başına bir kişi tayin ettik, her dakika gözü adamın üzerinde olacak, tuvalete bile refakat edecekti. Bir kişiyi de her şeyi koordine etmesi için görevlendirdik, hava trafik kontrolorü gibi, alacaklılar ve refakatçilerinin daima ayrı hava sahalarında bulunmalarını sağlayacaktı. Bu arada ben odadan odaya koşturarak özür dileyeceğim ve dil dökecektim. Zaman zaman gerginlik had safhadaydı. Kimi zaman da kötü bir Marx Kardeşler filmi gibiydi. Yine de sonunda işe yaradı. Alacaklıların hiçbiri diğeriyle karşılaşmadı. Hem Sheskey hem Manowitz o akşam binadan ikna olmuş halde, hatta Blue Ribbon hakkında güzel şeyler mırıldanarak çıktılar. Bir iki saat sonra da Nissho çıktı. O zamana kadar Ito, Sumeragi’nin tek başına hareket ettiğini, kendi inisiyatifiyle, benim haberim olmadan faturaları sakladığını kabul etmişti. Benim günahlarımı ise affetmişti, gizli fabrikam da dâhil. “Daha kötü şeyler var,” dedi. “Hırstan daha kötü.” Geriye tek bir mesele kalıyordu. O da meselenin hasıydı. Yanında diğer her şey sönük kalıyordu. FBI. Ertesi sabah geç saatte Hayes ve ben şehir merkezine gittik. Arabada çok az konuştuk, asansörle Nissho'ya çıkarken de konuşmadık. Ito'yla odasının dış kısmında buluştuk, o da hiç konuşmadı. Eğilerek selam verdi. Biz de eğildik. Sonra üçümüz sessizce asansöre bindik, zemin kata indik ve caddenin karşısına yürüdük. Bir hafta içinde ikinci kez Ito'yu, mücevher işlemeli kılıcını savuran efsanevi bir samuray gibi görüyordum. Fakat bu defa beni savunmak üzereydi. Ancak hapse girince bu savunma beni kurtarabilir miydi, bilemiyorum.
Sayfa 304Kitabı okudu
·
80 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.