Gönderi

Aralarında birkac tablonun renkli baskısı ve fotoğraflar asılıydı, birbirleriyle ilgisiz solmuş şeylerdi bunlar, birbirlerini belki hiç tanımadan yıllardır burada bakışan yabancı yüzlerdi. Kendini bu güçlü ve sağlıklı insana bütünüyle açtı, o da onun aşırı coşkulu sevgisini kabul edip, vurdumduymaz insanların her zaman hazırda bekleyen candanlığıyla karşılık verdi yalnızca. ...çünkü içinde yıllardır kabuk bağlamadan kanayan bir yarasına, daima çocuk yerine konmuş olmasına dokunuyordu. Peki nereye uyardı? Yaşam ne yapacaktı onu? Burada birçok kademenin yaşamın yaldızlı ışıltısına doğru indiğini hissediyordu. Ama o orada öylece duruyor, izliyor ve içeri giremiyordu. Sürdürdüğü sakin ve sıradan yaşama ancak yetiyordu, gençliğin anlamı olan savurganca bir aşırılığı asla karşılayamazdı. Berger aslında para harcamayı bilmezdi, ama belli belirsiz bir şekilde ona çok güzel ve heyecan verici gelen bütün bunlardan mahrum kalmak onu utandırıyordı. ...sadece bir kez olsun herhangi bir taşkınlık yapıp günlerin sıkıcı tekdüzeliğinden kurtulmanın ve yaşamın büyük akışını, gençliğin delice ritmini içinde barındıran daha canlı bir duyguyu tadabilmenin yakıcı özlemi çılgınca bir hızla içinde büyüyüp duruyordu. Artık karşısına gözlerinin titreyen işaretlerini okuyabilen birinin çıkması gerektiğine inanıyordu. Kaçmak, buradan binlerce, on binlerce mil öteye kaçmak istiyorum. Ya da uyumak, ya da onlar gibi şen olabilmek... İçinde ne varsa sönmüştü. Kadınların böylesine güçlü, neşeli ve hayat dolu bir adama nasıl teslim olduklarını ilk kez kavradı, hiç istemedikleri halde, görünmez bir güce hayranlık duydukları için yapıyorlardı bunu. O an schramek hakkında aklından geçenleri kadınlar da erkekler karşısında düşünüyor olmalıydılar; kin ve öfke duyuyor, ama yine de güçlü birine teslim olmanın hoş duygusuna kapılıyorlardı. Hiçbir şey anlamıyorum, bilmiyorum, yapmıyorum, işe yaramamaktan tükeniyorum. Günlerce hiçbir şey yaşamıyorum, tanıdık bir yüz görmüyorum; binlerce insanın arasında yapayanlız olmanın ne anlama geldiğini bilemezsin. Yumruklarım yok, iradem yok, işleri başlarından aşkın insanların arasında bir çocuk gibi duruyorum. ...dalgın ve amaçsız uyuşukluk. Bir anda yüreğine oturdu, aylardır hemen yanında, aralarındaki duvarın ardında hiç görmediği insanlar yaşıyor, yanı başında ağır yazgılar vuku buluyor ve onun bunlardan haberi olmuyordu. Kendisiyle baş başa kalmak, son haftalarda onu değiştiren yeni olayların muhasebesini yapmak zorunda olduğunu hissetti. Viyana'ya geldiğinde bu defteri günlük olarak kullanmaya karar vermişti. Ve sürekli birinci sayfaya yaraşır bir şey yaşamayı, bir olayı beklemisti; bekleyip durmuş ve sonunda günler gitgide yeknesak oldukça defteri tamamen unutmuştu.
·
64 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.