Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
M.İlhan Erdost- Üç Şair(Nazım Hikmet-Cemal Süreya-Ahmed Arif)
Türk şiirinde İkinci Yeni akımının isim babası olarak bilinen Muzaffer İlhan Erdost, Üç Şair adlı eseriyle sosyalist ve toplumcu addettiği üç isme(Nazım Hikmet, Cemal Süreya, Ahmed Arif) odaklanır. Yazar, kitabı üç ana bölüme(N. Hikmet, C. Süreya, A. Arif) ayırmakla birlikte her bir şairi alt başlıklar halinde farklı hususiyetleri ile tanıtır. Söze bu üç şahsiyetle tanışıklığından başlar: “[Üçü de yaşamda değil, birini görmedim(Nazım Hikmet) biriyle fakülte yıllarında arkadaş oldum(Cemal Süreya). Biri gece Ulus’a gelmiş, “Ben Ahmed Arif, kurban” demişti]”(Erdost, 2006, 7). 1. NÂZIM HİKMET Birici kısımda Nazım Hikmet’in devrimci-marksist yönünden bahsedilmektedir. Kendisine ilham kaynağı seçtiği ve yalnızca üç devrimci değil, aynı zamanda çok büyük üç sanatkâr olarak niteleyeceği Marks, Engels ve Lenin, ilk şiirlerinde daha çok “inkılap” ile özdeşleştirilen “ihtilalci” özellikleriyle ele alınır. Nâzım’ın ilk şiirlerinde daima bu üç şahsiyetin yüksek perdeden haykıran sesini duyarız... “[hurra, hurra/ hurra!/ geçti bize/ diktatura!]”. Kısacası devrim anlayışı onda “militanca” bir tavır olarak görünmektedir. “[24 saatte 24 saat Lenin/ 24 saat Marks /24 saat Engels /Yüz dirhem kara ekmek /20 ton kitap]”(19 Yaşım, 1930). İşçi sınıfından yana tavır almasıyla birlikte dinginlik, yerini devingenliğe devreder. Yükselişler, kucaklayıcı tavır, yüksek perdeden haykırma daima şiirinin odak noktası haline gelir. Nazım Hikmet’in Moskova’da toplumbilim ve politik ekonomi okuduğu dönemlerde Türkiye o zamanlar sömürgeci-emperyal güçlerden arınmış, fakat kendi içinde faşist-dikta yönetimin kucağındadır ve sosyalist devrimi gerçekleştirebilecek bir sınıfsal toplumdan bahsetmek o zaman için güçtür. Çünkü bu dönemde sosyalistler bir söz hakkına sahip değillerdir ve özgürlük alanları oldukça sınırlıdır. Nâzım Hikmet’in gerçekleştirmek istediği şey de bir sosyalist devrim başlatmak ve bu devrimi gerçekleştirecek bir sınıf inşasıdır. Bu olguyu yaymak için daha çok işçi sınıfın demokratikleşme ve özgürleşme isteği üzerinden ilerler.“[Sosyalizm/Yani şu demek ki dayı kızı/Ekmeğimizde tuz/Kitabımızda söz/Ocağımızda ateş oluşu hürriyetin/Ve hepsinden önemlisi/Çocukların, ama bütün çocukların/Kırmızı elmalar gibi gülüşü]”(Bütün Şiirleri, 2007) Denebilir ki Nâzım, sınıfsız bir toplum kurma idealindedir. Bu düşünce ona Marks ve Engels’ten yâdigardır. Burjuvazinin işçi sınıfına, köylülere, ırgatlara zor kullanarak ezdiği, hakkını sömürdüğü gerçeğini çarpıcı şekilde yansıtarak, bu bozuk düzenin son bulmasını ve eşitlikçi bir yaklaşım olduğuna inandığı sınıfsız toplum ideline yönelmek ister. Bu düzeni kurmak elbette hiç de sessiz olmayacaktır. Bu yüzden kavga, Nâzım’ın şiirinde önemli bir öğedir. Nitekim Nâzım’ın bizzat kendisi tepeden tırnağa kavgadır. Yaşadığı dönemde demokratik eylemlere son veren yönetimler mevcuttur. Bu saldırgan ve faşist eylemlere karşı bağımsızlık ve demokrasi söylemleri bir savaşıma dönüşür. Nâzım Hikmet, şiirlerinde evrensel bir bilinçle ve bir ozan duyarlılığı ile özgürlük ve insanlık bilincini öne çıkarır. Türkiye’nin emperyalist sistemin sömürüsünü iyice hissettiği dönemlerde Nâzım, gerek Menderes gerek İnönü’ye oldukça eleştirel bir tavır alır. Çünkü “sarışın bir kurda” benzettiği Mustafa Kemal Atatürk artık hayatta değildir ve demokrasiye, sosyalizme, özgürlüğe her yerden bir saldırı gerçekleştirilmeye başlanır. Bu dönem yazdığı şiirlerinde yer yer etkileyici ve çarpıcı, yer yer sönük kalarak dönemini yansıtmaktadır. 2. CEMAL SÜREYA İÇİN Kitabın ikinci bölümünde Cemal Süreya’dan bahsedilmektedir. Öncelikle hayatına değinerek onun sürgünlük ve göçebelik arasında sıkışıp kalmışlığından bahseder. Buna göre şair, Erzincan doğumlu olup, bir aşiret ailesine mensuptur. 1938 Dersim İsyanın’ın ardından toplu sürgünlerin yaşandığı dönemde Cemal Süreya henüz 6-7 yaşlarındadır. Fakat yaşadığı bu sürgünlük bütün hayatına sirayet edecektir. Süreya, sürgün olduğunu küçük yaşlarından itibaren gizlemektedir. Bu yüzden kendisini bir “sürgün” değil “göçebe” olarak adlandırır. Bu sürgünlük, hayatını derinden etkilemiş olacak ki “[keşke göçmen denseydi bize]” der “Günler” kitabında. (Süreya,2019:301). Süreya, kendisini göçmen olarak tanımlasa da bu göçmenlik, coğrafi bir göçebelik değildir. Kendini bir yere ait hissedememekten kaynaklanan, hayatı ve insanları yadsıyan bir göçebeliktir. Süreya’nın “sosyalist” eğilim(leri)nden de bahsedilmektedir. Yazara göre Süreya, sosyalizmi öğrenerek değil tanıyarak benimsemiştir. Çünkü o dönemde halihazırda yayın olmadığı gibi, dönemin yasakçı zihniyetinin ortaya çıkardığı özgürlükten ırak yazın-yayım ve siyasi ortamı buna elverişli değildir. Sosyalizm, Süreya’da iki biçimde görülür aslen. Birincisi; sosyalizmin yasak olmadığı dönemlerde sosyalist eğilimlerini gizlememiştir. İkincisi; sosyalizmin “moda” olduğu ve siyasi baskıyla geçen dönemde ise “ben sosyalistim” diye bağırmamıştır. Yani sosyalizmi bilimsel ve ideolojik açıdan benimsediğini söylememiz pek mümkün değildir. Genel manada sosyalist olmak yeter ona. Bir teori üretmek ya da sosyalizmi bir siyasi parti aracılığıyla faaliyete geçirmek gibi bir gailesi yoktur ve sosyalizmi ancak bir kavrayış ve algılayış biçimiyle görürürüz. Şairin İkinci Yeni Hareketi içinde değerlendirilmesine de değinir. Onu İkinci Yeni içinde algılamak da, İkinci Yeni dışında algılamak da kendisiyle ve şiiriyle çelişir. İkinci Yeni hareketi çoğunlukla “anlamsız” olarak tarif edilmektedir. Fakat İkinci Yeni anlamsız demekse Süreya orada hiç olmayacaktı. Çünkü geleneksel mantığı şaşırtmayı sevmekle birlikte, anlamsız olanı kendine amaç edinmekten de kaçınmaktadır. Çünkü bu noktada bizim anlamsız olandan ne anladığımız önemlidir. Salt biçimde anlamını bilmediğimiz şey olarak algılanacaksa haklılıktır. Fakat İkinci Yeniciler’in anlamsızlıkla bir ilişkileri yoktur. Onların yaptığı iş bir anlamsızlık değil, yalnızca anlamın sınırlarını genişletmektir. Yani şiirin sınırlarını sınırsızlığa kadar genişletmek istemişlerdir. 3. MAVZERİNE ŞİİR DOLDURUR- AHMED ARİF Yazar, bu bölümde Ahmed Arif’in doğup büyüdüğü kent olan Diyarbakır’dan bahsederek yaşadığı kentin ve o kenti oluşturan unsurların şairde ne gibi etkiler barındırdığına değinir. Böylece dağlar, kaleler, aşiretler, köylülük gibi unsurlar onu oluşturan parçalardır. Ahmed Arif’in eleştirel bir yönünün olmadığından bahsederek, onun dağda, toprakta üretim ilişkilerini eleştirmediğini, ulusal baskı ve sömürüye, çok açık olmasa da ezilen veya ezen olsun, yarı-feodal veya kırsal üretici olsun hepsini sevgiyle sunduğunu söyler. Fakat bununla beraber henüz yerini ve değerini bulamamış olan devrimci teoriye övgü, şiirinde kendisine yer bulur: “[Onda insanın sunuluşu evrensel bir senteze ulaştığı gibi, bu insan yiğit ve dürüst insanı yani burjuvazinin, işbirlikçinin henüz çürütüp bozamadığı, aşiretine ya da topluluğuyla birlikte toprağına bağlı köylülüğün öğelerini de birlikte taşır]” (Erdost, 2006:82). Erdost, bu bölümün sonunda “Ulusal Övünç ve Anadolu Örneklemesi” alt başlığı ile aşk-nefret ilişkisi içinde tarihimize bakışını somutlaştırarak anlatır. Buna göre bizler geçmişimize olan sevgimizin yanında nefret ve öfke barındırırız. Pir Sultan Abdal’ı, Şeyh Bedrettin’i, Nâzım’ı yetiştirdiği için ulusal geçmişimizden gurur duyarız; kurtuluş Savaşını verdiğimiz için, emperyalizmi kendi toprağımızda da olsa yendiğimiz, hilafeti ve saltanatı yıkıp Cumhuriyeti kurduğumuz için geçmişimizden gurur duyarız. Geçmişimizden nefret de ederiz; Pir Sultan’ı asan, Kubilay’ı kesen geçmişimizden nefret ederiz; Kürtler üzerinde yüzyıllardır süren ve kanlı zulümlere varan bugünümüzden, ülkeyi yeniden yarı bağımlı duruma getiren bugünümüzden, Denizler’i idam eden bugünümüzden, yüzlerce gencimizin canına kıyan zulüm ve baskılardan dolayı bugünümüzden nefret ederiz. KAYNAKÇA ERDOST, Muzaffer İlhan(2006) “Üç Şair(Nâzım Hikmet-Cemal Süreya-Ahmed Arif)” İstanbul, Onur Yayınları. SÜREYA, Cemal(2019) “Günler” Yapı Kredi Yayınları.
Üç Şair
Üç ŞairMuzaffer İlhan Erdost · Onur Yayınları · 200691 okunma
·
446 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.