Füruğ, hüzün diyarından konuşan bir elçi; yalnızlık vadisinde bir bekçi; umutsuzluk ve ümidin arasında kalmış bir ermiş… Geceleri mekan edinmiş kendine, öyle ki şiiri gecede başlıyor, gecede bitiyor, gecenin içinden sesleniyor. Her geceye bir şiir, her geceye bir keder nakşetmiş ayet ayet. Kültür, din, felsefe ve edebiyat birbirine girmiş; aşk, eleştiri, toplum ve diğer meselelerin birbirine karıştığı gibi. Zira insan hayatın tüm karmaşıklığı ile birlikte bir bütünlük arz eder, ne dinden aridir, ne toplumdan, ne siyasetten, ne edebiyattan, ne tarihten… Her şeyde biraz, bazı şeylerde çok… Bir taraftan kendinizi bulursunuz mutlaka onda. Bir hüznün gerçekliğiyle toplumda var olmanın inceliğini… Füruğ biraz da otuzlu yaşların şairi olsa gerek, bir şeyleri anlamak için. Erken yaşta tanımak, bazı şeyleri öldürebilir fakat zamanında tanımak yeniden bir umut bahşeder insana… Fars modern şiirinin mimarını rahmetle anıyor ve kitaplarını tavsiye ediyorum.