Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

368 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Göstermek! Evet göstermek; tam anlamıyla anlatılmak istenileni anlatan kelime bu! İnsanlar bir çok şeyi göstermek için başarıyordu. Varlığı elde etme çabası yokluktan değil de gösterebilmek içindi. İspatlamak için kendini... Tüm o çileler, sıkıntılar, sabırlar; biri onla gurur duysun, onun varlığını hissetsin diyeydi. Kaç insan bu duyguyu yaşamıştır? Azımsanmayacak kadar çok kişi! Sırf kendisini bir sınıfa, elit bir guruba ait hissetmek için bir şeyleri başarması gerekiyordu çünkü. Fazla kötümser gibi geliyor kulağa fakat biraz irdelerseniz siz de bu gerçeği fark edeceksiniz kuşkusuz. Kendisi için hayaller kuramaz mı, idealleri olamaz mı bir insanın? Elbette olabilir! Lakin gerçek bir başarıyı kamçılayan kendimizden başka faktörlerdir çoğu zaman. Gelgelelim Martin Eden'in de kendi için böyle bir hayali olmamıştı. Başarmayı deli gibi istemesi kendi iradesine bağlı değildi. Çünkü kendisini aşağıladığı bir zamanda ve mutluluğu daha yüksek bir mertebede görmeye başladığı anda başladı herşey. Görmediği bir dünyaya adım attığında şaşkınlığını ve hayranlığını besleyen bilgi dünyası onu farkında olmadan bir serüvenin içerisine sürükledi. İlk defa karşılaştığı burjuva sınıfı onda hayranlık uyandırmıştı. Kendi benliğini bir türlü benimsemiyor ve tüm adaletsiz sisteme içinde izahı olmayan bir iğreti duyuyordu. Onun karşı koyamadığı, kendisinden üstün tuttuğu burjuva dünyası ona o kadar hayran değildi. Kendi yerini bir türlü kabullenmeyişi, bu yeni dünyada onların gözüne girmek istemesi, dışarıdan bakana suç gibi görünse bile bu tek taraflı bir suç değildi kesinlikle. Zira insanlar en mükemmeli arıyordu karşısında. Farklı olanı seviyor. Nilelikleri olan insanlara zaaf duyuyordu. Kendi o üstünlükte olmasa dahi karşısından yücelik bekliyordu. Martin Eden kendini sevdirmek için çabalayacaktı. O, tüm düzene kafa tutmaya karar vermişti. Onlar gibi değildi evet ama neden olmasındı. Kendini böyle insanların yanında yerin dibinde görmemek ne mümkündür değil mi? Tum bunlara eklemek isteğim bir gerçek de Martin Eden'in burjuva dünyasından beklediği şey zenginlik ve şatafat değildi. O bilgiye, felsefeye, kitapların gizemli dünyasına susamış bir hayalperestti. Yeni bir dunyanın kapısı bu saf delikanlıya açılmıştı şans eseri. İnsan bir seyleylere güven beslediği zamanlarında düşler görüyor. Sevgisini ve hayranlığını besleyebildiği sürece coşkun bir deniz gibi dalgalanıyor ruhu. Ama tüm o bildiğini zannettiği, yıkılmaz birer sütun sandığı her şey bir bir yıkılmaya başladığında, saf duygularla kurduğu hayallerden utanç duymaya başlıyor. İki yüzlü dünya, acımasız yüzünü gösterdiği vakit, tüm o beslediği iyi niyetler birer kabusa dönüşüveriyor. Ne yazık ki, iki yüzlü insanlara tahammül edemez hale geliyor insan. Hayalleri olmayan insan ne işe yarar hâlbuki? Düşlerini çaldığınız bir insana hangi başarı eski umutlarını geri getirebilir? Hayır! Tüm bunları geri getiremezsiniz! İhtiyaç anında kıymetini bilmediğiniz nice güzellik sönüp gitmiştir sizin umursamazlığınızda. Martin Eden romanı bende bilindik hikayeleri canlandırdı. Yazar 1909 yılında yazmıştı romanı. Fakat hiç değişmeden bugünün hikayesine de dokunmuştu. Kimi zaman baş kahramana ben de karşı çıktım, kimi zaman onu haklı buldum, kimi zaman isyanını içselleştirdim. Siz de eminim kendinizden birşeyler bulacaksınız. Okumayı düşünenlere şimdiden iyi okumalar dilerim...
Martin Eden
Martin EdenJack London · Dorlion Yayınevi · 202090,6bin okunma
··
340 görüntüleme
DEMİR okurunun profil resmi
Çok güzel yorumlarınız için teşekkürler yüreğinize sağlık olsun 👍👏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.