Gözden ırak olan gönülden de ırak olur deyimiyle, nereye gidersen git yüreğin de seninle gelir cümlesinin arasında koca bir hayatın acılara sığdığını anlatan derin bir kitap. Okurken yaşıyorsunuz her anı. Betimlemeler ilmek ilmek işlendiği için her cümlenin bir sahne gibi gözünüzde canlanması mümkün.
Hayatının bir yerine, çaresizliğine, yalnızlığına, acılarına dokunuyor ama bir yandan da dimdik durman, devam etmen gerektiği öğretiyor sana. Yazar o gece kitabın o sayfalarını karalarken acı çekiyordu belki ama unutmuyordu seni. Aynı yaradan kanadığınızı biliyor ya da hissediyordu. Hissetmese hiç bu kadar dokunabilir mi insan tanımadığı birine...
Gencecik yaşına rağmen yaşadığı bütün anıları icselleştirip acıya dönüştürmüş ana karakter. Kaçarken yanından ayırmadıklarına birde yenilerini ekleyerek her yeni acıyı sevgiyle kucaklamış. Her sayfasında bana geçmişimi hatırlattı kitap. Bazen tebessüm ettim, bazen gözlerim doldu. Üzüldüm günümüze ve geleceğimize çünkü gerçekten kalmadı böyle güzel insanlar. Bana en çok anlam katan yanı ana karakterin, Tolstoy amca aracılığıyla Buse'ye ve Rıfat amca aracılığıyla annesine yaptığı haksızlıkların farkına vararak kendi hatalarını da hiç çekinmeden acımasızca eleştirmesi oldu. Tabii mucizeleri de unutmuyor, senaryodan kitaba geçen "Güzel Günlerdi" ismini saygıyla selamlıyorum.