Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Ingilizcede “odadaki fil” (elephant in the room) diye bir tabir vardır. “Odanın ortasında duran, ama kimsenin kafasını çevirip bakmadığı fil” metaforuna atıfla, “herkesin bildiği, ama üzerine konuşmaktan kaçındığı önemli mesele” anlamında kullanılır. Odadaki fil bu mecazi rolünden sıkılmış olacak ki, olayı birebir canlandırdı. Bir Haziran sabahı Tayland’da bir köye gitti, gözüne bir ev kestirdi, duvarını yıktı ve hortumunu içeri daldırıp kahvaltı etmeye başladı. Evinde kopan gümbürtüye uyanan ev sahibi Ratchadawan Puengprasoppon, mutfağa gittiğinde fili ağzına yiyecek dolu bir plastik poşeti götürür halde buldu. Kırklı yaşlarındaki vahşi erkek fil aslında komşuları sayılırdı; yakındaki Kaeng Krachan ulusal parkında yaşıyordu. Diğer fillerle beraber, köyleri Chalermkiatpattana’yı sık sık ziyaret ederdi, özellikle de pazar kurulup etrafa yemek kokuları yayıldığında. Bir isim bile koymuşlardı ona: Boonmee... Ertesi gün yetkililer aileyi ziyaret ederek onlara bir öneride bulundular: “Yemekleri ortada bırakmayın. Özellikle de tuzlu olanları…” Bölgede bu ziyaretler öyle sıklaşmış ki, yerel halktan gönüllüler ve ulusal park çalışanları filleri köylerden uzak tutmak için yüksek volümlü ses çıkaran caydırıcı yöntemler kullanmaya başlamış. Ama filler çok zeki canlılar ve bir şeyi kafaya koyduklarında insanın işi zor. Çin’in güneybatısında doğal habitatlarından ayrılan ve tam 15 aydır yürüyen fil sürüsü buna çok çarpıcı bir örnek... Kimse neden yürüdüklerini bile bilmiyor. Yol üstünde buldukları mısır tarlalarını silip süpürüyor, tahıl ambarlarını yağmalıyor, dükkânlardan yiyecek aşırıyorlar. Yetkililer tepelerinde dron uçurarak bu davranışın sebebini anlamaya çalışıyor. Uzmanlar ise malumu ilan ediyor: İnsan yerleşimlerinin vahşi yaşam alanlarına fazlaca sokulması, habitat kaybı ve buna bağlı su ve besin yetersizliği... Dünya bulabildiği her lisanda ve her biçimde bizi uyarıyor. Asya’da dev filler yürürken, yaşadığımız coğrafyada gözle görülemeyecek kadar küçük canlılar (fitoplankton) salgıladıkları müsilajla denizi nefessiz bırakıyor. Hem de müthiş bir ironiyi yüzümüze çarparak. Çünkü aslında fitoplanktonlar, dünyaya yağmur ormanlarından bile fazla oksijen sağlıyorlar. Yoğun kimyasal-evsel atıklar ve yavru balıkların büyümesine izin verilmeyen aşırı avlanmayla denizlerimizin dengesini altüst ettik. Artık deniz de konuşuyor. Bizim de odadaki fil hakkında konuşma vaktimiz çoktan geldi, geçiyor… Bu ayın Atlas’ını da yine bu anlayışla hazırladık. İyi okumalar (Editör)
Atlas - Sayı 339 (Temmuz 2021)
Atlas - Sayı 339 (Temmuz 2021)Atlas Dergisi · Doğan Burda Dergi Yayıncılık · 202112 okunma
·
65 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.