Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

335 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
BÖYLE İNCELEDİ KAAN
“Böyle Söyledi Zerdüşt ” kitabını anlayabilmemiz için Nietzsche’yi tanımanız gerekiyor. Kitaba henüz başlamadıysanız en azından biyografisini okumak bile Zerdüşt’ü anlamanızda büyük rol oynayacaktır. Bundan dolayı da incelememin ilk kısmında Nietzsche’yi biraz irdelemek istiyorum çünkü Zerdüşt’ü ondan ayrı düşünemeyiz. Böylelikle kitabı okuyup anlamayan, aklında soru işareti kalan arkadaşlara da yardımcı olmuş olurum. Ne diyor Nietzsche: “Birçok şeyi yarım yamalak bilmektense, hiçbir şeyi bilmemek daha iyi!” İlk olarak Oruç Aruoba 'dan bir alıntıyla başlamak istiyorum, “Felsefe, kişinin kendi özel yaşamında en az becerebildiği; dolayısıyla da acısını en çok çektiği konuyla enlemesine-boylamasına uğraşmanın ürünüdür. Felsefe kişinin baş edemediğiyle boğuşmasıdır.” Nietzsche, yaşamı boyunca “Üstinsan”ı anlattıysa da kendisi bile o erdemi asla yakalayamamıştır. Öyle ki, kitapta Zerdüşt’ün buyurduğu tüm olguları kafanızda sentezleyip Nietzsche’nin yaşamına baktığımızda hiçbirini göremezsiniz. Oysa Zerdüşt 335 sayfa boyunca insanın aşılması gereken bir şey olduğunu, insanın, hayvan ve üstinsanın arasında gerili duran bir ip olduğunu -uçurum üzerinde- erdem kazanmanın kişinin kendini aşmasıyla mümkün olacağını ve bunu yaparken de mevcudiyetini koruyan tüm levhaları yıkması gerektiğini şairane bir üslupla anlatıyor. Hal böyle olunca da ortaya kendiyle çelişen bir Nietzsche tablosu çıkıyor. Oysa o kendisi demişti: “Bir filozofun, saygımızı hak etmek için, başkalarına öğütlediğini önce kendisi yapması gerekir diye.” Hazır konu çelişkilerinden açılmışken biraz daha buradan devam etmek istiyorum. “Nietzsche Sendromu” denilen kavramı hepimiz hayatımızın bir noktasında duymuşuzdur. Bir sayfada çektiği acılarla yaşama tutunduğundan ve mevcut acıları sayesinde varoluşuna umut bulduğundan gurur duyarken hemen diğer sayfada yaşamın anlamsızlığından, acıların saçmalığı ve gereksizliğinden dem vurur. Bana göre Nietzsche’nin kendi felsefesiyle en büyük oranda çatıştığı ve çeliştiği kitabıdır Böyle Söyledi Zerdüşt . Bu iddiamı bir örnek vererek biraz daha açmak istiyorum. Burada sayfalarca yazıp da okuma heyecanınızı kırmayı da hiç istemiyorum. “Daha Yüce İnsan Üzerine” başlığının altındaki 13.kısımda şöyle diyor: “Babalarınızın erdeminin ayak izlerinden yürüyün! Babalarınızın istemi sizinle birlikte çıkmasaydı, siz nasıl çıkabilirdiniz yukarıya?” Bu cümlesi tam anlamıyla Nietzsche saçmasıdır. Oysaki o babasını dört yaşında kaybetmiştir. Babası -koyu- bir din adamıdır ve yaşamını Tanrı’yı insanlara anlatmakla harcamıştır. Nietzsche’nin Nihilizme kapılmasındaki en büyük unsur babasına gün geçtikçe acı çektirmiş olan babasının hastalığı ve babasının böyle Tanrı’ya hizmet eden bir adam iken acı çeke çeke ölmesidir. Nietzsche eğer Zerdüşt’ün buyurduğu gibi davransaydı -kendisi de diyor filozof dediğini ilk kendi yapmalı diye, yukarıda bunun parantezini açtım- babası gibi yaşamını Tanrı’yı, insanlara anlatmaya adar, ruhu tövbe edenlerden olurdu. Keşke çelişkisi bu kadarıyla kalsa lakin diğerlerini de sizin okurken keşfetmesini ve benimle paylaşmasını istiyorum. Kendisi de bu kitabı yazarken düştüğü çelişkilere bir noktada varmış olacak ki Ecce Homo kitabında şöyle söylüyor: “Zerdüşt’ü yazdığım sıradaki ve özellikle sonraki yıllar tam bir felaketti. Ölümsüzlüğün bedeli pahalı ödeniyor: yaşarken defalarca ölünüyor bunun karşılığında.” Şimdi kitabın konusunu ele alalım ve incelememizi sonlandıralım. BÖYLE SÖYLEDİ ZERDÜŞT Bana kalırsa “Böyle Buyurdu Zerdüşt ” çevirisi kitabın ruhuna daha uygun ama okuduğum yayınevi “Söyledi” olarak uygun görmüş. Kitap öncelikle Nihilizm için bir başyapıt. Nihilizmi baz alan böylesi başka bir kitap varsa yorumlarda önermenizi çok isterim. Kitap genel anlamda bengi-dönüş etrafında oluşuyor. Üstinsan nedir? Ona erişmek mümkün müdür? Bu ve bunun gibi sorunları tatlı, sade ve anlaşılır bir dilde işliyor. Tanrı ölmüştür. Kişi Tanrı’yı öldürdüğünde tini ve evrenle baş başa kalır. Varoluş burada başlar. Kişi artık boyun eğmiyor, kendine verilen anlamı reddedip, kendi anlamını yaşamda arıyordur. Nietzsche ve Nietzsche’den etkilenen filozoflarda doğada bulunan unsurların işlendiğini sık sık görürüz. Özellikle Albert Camus bu unsurlara eserlerinde fazlasıyla yer vermiştir.. Örneğin: Güneş, Ay, doğanın canlılığı, Evren gibi unsurlar, ince bir ustalıkla işlenir Albert Camus 'nün kitaplarında… Her akşama ve geceye derin bir gölge düşüyorsa da güneş her daim doğuyordur. Burada Zerdüşt karakteri bir münzevi hayatı yaşamakta, ruhu derin bir inzivanın içinde şekil almaktadır. İdrak etmiş kişidir ve insanların arasında, hayvanların arasındaymış hassasiyetiyle dolaşır. Tek amacı aşağılık insanlığı Üstinsan kılmak istemesidir. O ister ki, bir maymun bir insan için nasıl gülünç ve komikse, üstinsan için de insan öyle gülünç ve komik olmalıdır. İnsanlar Din’in katı buyrukları altında tinlerini ve benliklerini kaybediyor, erdem sandıkları şeylerin kanatlarına sığınıyor -ki böylelikle yanlış erdem anlayışının altında yozlaşıyorlardır- böylelikle de kendilerini aşmaları gereken noktada kendilerini aşağılıyorlardır. (Daha doğrusu onları aşağı çeken ellere izin veriyorlardır) Bunca insanın üstüne cahillik toprağı atan Din, Din adamları, toplumdaki erdem anlayışı, kişilerin kendini aşamayışı, kişilerin düşünmüyor oluşlarıdır. Bu noktada Zerdüşt bu düzeni değiştirmede kendini bir kudret görür ve şöyle söyler: “Çekiciyle sizi benim istediğim gibi düzeltecek bir demirci yoktur dünyada.” Ona göre idrak eden bir kişinin inançlı olup, ruhu tövbelilerden olması imkansızdır. İdrak etmiş bir kişinin inançlı olmak gibi bir düşüncesi olamaz, oluyorsa kişi idrak edenlerden değildir. Öyle ki, kişi kendini aştıktan sonra ancak iyiyi ve kötüyü kendisi yaratabilir. Yoksa mevcudiyetini koruyan iyi ve kötüyü kabul ederek diğer aşağılıklar gibi iradesini yok sayar. Kişinin pekâlâ her şeyden önce tinine lazım gelen olgu erdemdir. Erdem, kazanılması öyle kolay bir iş değildir. Tabii ki de zorlukları olacaktır onu kazanmanın Zerdüşt’e göre. “Ne kadar yükseğe ve aydınlığa çıkmak isterse, o kadar kuvvetle toprağın altına inmek ister kökleri.” Mevcut varlığını koruyan çürümüş levhalar yok edilmedikçe kazanılan erdeminde hiçbir değeri olmayacaktır. Kitabın son kısmına Nietzsche insanlığın gerçekten de ne kadar aşağılık olduğunu ve bir şeylere körü körüne içgüdüsel olarak tapınmaya ne kadar müsait olduğunu “Uyanış” (sayfa, 315) başlığında çok güzel işlemiş. Nietzsche felsefesine başlamak için “Böyle Söyledi Zerdüşt ” kitabının iyi bir kitap olduğunu düşünüyorum. Kitabın içeriğinden ve az çok neyi işlediğinden bahsettim. Umarım bu inceleme işinize yarar, keyifli okumalar. Bu inceleme, Zerdüşt’ün ve Nietzsche’nin 6.000 ayak ötesinde bir inceleme. Böyle sevdi Nietzsche’yi Kaan.
Böyle Söyledi Zerdüşt
Böyle Söyledi ZerdüştFriedrich Nietzsche · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202038bin okunma
·
195 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.