Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kant bir hümanisttir. Yani o ahlakın kaynağım İnsanî varlı­ ğı aşan herhangi bir dış, aşkın ilkede bulmaz. Ona göre ahlakın J&ynağı Tann bile değildir. Kant’a göre, insan otonom bir varlık­ tır. Yani o kendi yasasım kendisi koyar ve kendi koyduğu yasası­ na itaat etmesi de onun özgürlüğüdür. O halde ahlak yasasının kaynağı, Kant’a göre, ihlalidir. İnsan Protâgöras’ ın da dediği gibi herşeyin, bu arada ahlakî değerlerin kaynağı* yaratıcısıdır. Ama bu hangi insandır? Arzuların, eğilimlerin, tutkulann sa­ hibi olan doğal insan mı? Hayır. Kant insanı insan yapan, onu di­ ğer varlıklardan ayıran gerçek İnsanî özelliğin onun aklı, saf aklı olduğunu düşünür. Ahlak değerlerinin kaynağı insan aklı veya akıllı insandır ve bu akıl insanda ahlakî planında kendisini vicdan olarak ortaya koyar. Kant’a göre eylemler, zorlama altında yapılan eylemlerle öz­ gürce yapılan eylemler olarak ikiye ayrılırlar. Ahlakî eylemler an­ cak ikinci tür eylemlerdir, öte yandan özgürce yapılan eylemler de insanın eğilimlerinden ortaya çıkan eylemlerle, ödev duygu­ sundan veya ödevden çıkan eylemler olarak ikiye ayrılırlar; Şimdi­ ye kadar gördüğümüz gibi birçok filozof, ahlakî eylemlerin insa­ nın arzu ve eğilimlerini tatmin eden, onlara cevap veren, yani in­ sana haz veya muduluk veren eylemler olduğunu savunmaktadır. Oysa Kant’a göre, bunun tam tersine ancak ödev duygusunun et­ kisi, belirlemesi sonucunda yapılan eylemler ahlakı eylemlerdir. Kant ödeve uygun olan eylemlerle ödevden doğan, ödev­ den kaynaklanan eylemler arasında da bir ayrım yapar, örneğin bir bakkalın kendisinden çikolata almaya gelen küçük bir çocuğu kandırmaması ödeve uygundur, ama ödevden çıkmayabilir. Bu, bakkal, herhangi bir şekilde bu çocuğu kandırdığı duyulursa in­ sanların artık kendisine güvenmeyeceklerini ve alışverişe gelme­ yeceklerini, bunun da kârım azaltacağımı düşünerek böyle dav­ ranmış olabilir. Buna karşılık bu bakkal yalnızca hiç kimseyi al­ datmaması gerektiğini düşünerek bunu yapmışsa, bu eylem ah­ lakîdir; çünkü salt ödev duygusundan kaynaklanmıştır. Kant özgür olduğumuzdan ötürü sorumlu olmadığımızı, ter­ sine sorumlu olduğumuzdan ötürü özgür olmamız gerektiğin ileri sürer. Kant’a göre içimizde kesin bir şekilde varlığını hisset­ tiğimiz bir ödev duygusu vardır. O, ‘Yapmaksın, etmeksin’ şek­ lindeki kesin buyruklarla varkğmı belk etmektedir. Şimdi bir şey­ den sorumlu olmamız için, onu yapma veya yapmama gücüne sahip olmamız gerekir. Madem ki içimizde böyle bir sorumluluk duygusu var, o halde özgürüz. Kant böylece özgürlük ve sorumluluk arasındaki ilişkiyi gele­ neksel ahlak felsefelerinde olduğundan farkk bir biçimde, ona ta­ mamen ters bir şekilde ortaya koyar. Geleneksel ahlak kuramla­ rında insanın sorumlu olması için özgür olması gerektiği varsayı­ lır. Başka deyişle sorumluluk, özgürlüğe dayandırılır. Oysa Kant, Özgürlüğün metafizik bir sorun olduğunu düşünür. Ona göre öz­ gürlükten kalkılarak sorumluluk tesis edilemez. Bunun tersine in­ sanın sorumluluk duygusundan kalkılarak onun özgür olması ge­ rektiği varsayılır veya eğer isterseniz ispat edilir. öte yandan Kant yine hazalar ve faydacılardan tamamen farklı olarak anlaklılığın özünü, yapmış olduğumuz eylemin so­ nucunda değil, motifinde, yani niyetimizde bulur. Kant’ ın ünlü sözü ile “Evrende, hatta evrenin dışında mutlak olarak iyi diye S k S Ü a n d ı n l a b i l e c e k tek bir şey vardır: O da iyi niyettir”. O halde saf iyi niyete dayanan ve ödev duygusundan doğan eylemler, so­ nuçlan ne olursa olsun, ahlakî eylemlerdir.
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.