Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

96 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
!!!!!SPOİLER!!!!!
Satranç. Bir kelime, iki hece, 7 harf, binlerce farklı olasılık... Kralların, işsizlerin, dâhilerin oyunu satranç...  Kitap, iki arkadaşın New York'tan kalkan bir yolcu gemisine binmesiyle başlar. Gemide gazeteciler de vardır çünkü dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic de bir turnuva için aynı gemiye binmiştir .Mirko Czentovic, küçük yaşlarda anlama, konuşma gibi birçok konuda zorluk çekmiş bir köylüdür aslında. Rahip olan babası ve arkadaşının akşamları oynadığı oyunla satrançı öğrenir. Mirko Czentovic, en sonunda da dünya şampiyonu olarak şöhretini zirveye ulaştırır. Fakat satranç oyunu bitip de masadan kalkınca, çevresindekilere küçüklüğündeki aptal bakışlarla bakmakta ve gazetecilere saçma ve anlaşılmaz yanıtlar vermektedir. Bu nedenle gazetecilerle veya çevresindeki insanlarla satranç dışında hiç konuşmamaktadır. Gün geçtikçe gemideki yolcular arasında bir satranç şampiyonu olduğu duyulmaya başlar.  Bunu duyan bir milyoner Czentovic'e para karşılığı bir el satranç oynamayı teklif eder. Czentovic ise bu teklifi kabul eder. Maçın sonunda, yalnızca kırk ikinci hamlede Czentovic rakiplerini mat eder. Yeniden yenilgiye doğru giderlerken beklenmedik biri çıkagelir. Yapacakları hamlenin yanlış olduğunu söyleyerek doğru hamleyi yapmalarını sağlar. Bu her hamlede böylece devam eder ve sonunda Czentovic ile berabere kalırlar. Buna oldukça şaşırır ve sevinirler. Adının Dr. B. Olduğunu öğrendikleri dostlarına bir el tek başına Czentovic ile oynamasını, parasını kendinin ödeyeceğini söyler. Fakat Doktor B., Bunun imkansız olduğunu, 25 yıldır hiç satranç oynamadığını söyleyerek oradan ayrılır. Ve biz Doktor B.'nin hikayesini öğrenmeye başlarız; Seneler önce, babasıyla bir avukatlık bürosu işletirken, hükumetten gizli işler yaptığı gerekçesiyle tutuklanır.  Fakat hapise atılmak yerine, içinde yalnızca bir koltuk, bir dolap ve küçük parmaklıklı bir pencere olan küçük ve alçak tavanlı bir odada tutulur. Başlarda bu bir sorun çıkarmasa da onunla hiç konuşmayan, yüzüne bakmayan bir gardiyanla tüm ayrıntılarını ezberlediği bir odada hapis tutulmak onun zihnini kötü etkilemeye başlar. Zaman zaman sorguya götürülmektedir ve hiçbir iş görmediğinden gittikçe zayıflayan beyni ve düşünce gücü ile sorgu sırasında ağzından bir şey kaçırmamak için büyük bir çaba harcamaktadır.  Bir gün sorgu için beklediği odadaki askıda duran bir asker montunun içinde bir kitap görür ve onu çalar. Çok mutludur, zira geçen onca zamandan sonra ilk defa beynini çalıştıracak bir aktivitesi olmuştur. Hücresine geldiğinde kitabı açar ve onun bir satranç oyunları kitabı olduğunu görür. Sonraları ekmek içinden yaptığı taşları ve satranç tahtası olarak kullandığı kareli yatak örtüsü ile kitaptaki tüm oyunları oynamaya başlar. Zamanla tahta ve taşlara da ihtiyaç duymadan zihninde satranç oynamaya başlar. Fakat bir süre sonra bu bir saplantı halini almaya başlar.  Fakat bir süre sonra bu bir saplantı halini almaya başlar. Tüm zamanını -uyku dahil- satranç oynayarak geçirmeye ve kendi kendisiyle oynamaya başlar. "bir siyah ben ve bir de beyaz ben olmak üzere, bu iki parçaya ayrılmayı en azından denemek zorundaydım, çevremi saran o korkunç hiçliğin altında ezilmemek için." Lakin bu kez de kendi kendiyle oynarken yenildiğinde kendine kızmaya başlar. Oynarken gereğinden fazla heyecanlanmaktadır. Bir seferinde yine kendine karşı kaybedince sinir krizi geçirir ve eliyle camı kırarak elini keser. Sonra da hastaneye kaldırılır. Doktorun onun soyadını tanıması sebebiyle onu bir şekilde oradan çıkarır. Artık özgürdür, fakat bir daha satranç oynamamaya kararlıdır, ta ki gemideki karşılaşmaya dek.  Hikayenin sonunda, Czentovic ile bir el daha oynamayı kabul eder. Ertesi gün ilk elde Czentovic yenileceğini anlayınca pes eder ve Doktor B. bir el daha ister. Fakat yine gereğinden fazla heyecanlanmaya başlamıştır. En sonunda, sinir krizi tekrar nüksetmeye başlayınca kendine gelir ve oyunu bırakır. Masada, Czentovic'i satranç taşları ile baş başa bırakmıştır. Zweig, Hiçliğe mahkum edilmiş bir adam olan Doktor B'nin o odanın içine girip hissettiği, bunaldığı, endişelendiği her şeyi okuyucuya öyle güzel aktarmış ki, kitabı okudum yerine yaşadım desem daha doğru olur. Kitaba başlamak için satranç bilmenize gerek yok, hiçlik yöntemiyle üzerinde baskı kurulan bir adamın bir anda bulduğu ve hakkında hiçbir şey bilmediği yegane şeye, akıl sağlığını korumak için sarılma çabasını anlamak önemli. Bu kurtarıcı bir süre sonra bir bağımlılığa, sonrasında da hastalığa dönüşüyor. "Her birimizi, dış dünyadan hava sızdırmaz şekilde kilitli ayrı bir vakuma sokarak dıştan dayak ve soğuk yerine, sonunda dilimizi çözecek olan o baskı içten oluşturulacaktı." "Bize hiçbir şey yapılmadı, yalnızca tam bir hiçliğin içine koyulduk, çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhunu hiçlik kadar baskı altına alamaz." Doktor B.'nin son maçı neden kaybettiği hakkında çok kafa yordum. Ama en sonunda düşününce bir sonuca vardım. Kaybetmeliydi çünkü tıpkı satrançta olduğu gibi doğru hamleyi bilmek yetmez, doğru hamleyi yapmak önemli. Hayatin kendisi iste. Ne kadar doğru şeyler bilsen de yeri ve zamanı geldiğinde doğru hamleyi ya da hamleleri yapmazsan kaybedersin.
Satranç
SatrançStefan Zweig · Anonim Yayıncılık · 2020237,6bin okunma
·
150 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.