Kırpışan bir ovayı geçerek geldim
Quasimodo yazgısıyla
Ben kürelerde meraklı eller
Kuru çeşmeler özleminde
Sonra doğurdun beni
Kendimi içimde unutarak
Nasıl sancımaz kaburgaların
Ey haksızlık edebildiğim ilk insan
Ey bitek toprakların sarsak yolu
Alnıma yürüyen yaslı ve yorgun ordu
Şakaklarımdaki revir
Dudaklarımdaki çöl
Ey benim güzel kızım kocalmış bebeğim
Küçük, gün yüzü memelerinle bastırdığın
O sevimli kitaplar
Rotasına tutsak gemi
Dağına tutkun gerilla
Ey ellerimi bir kratere düşüren tedbirsizlik
Ey şimdi belki de deniz gören bir balkona konan serçe
Balkıyan keder
Beni patlamış yara gibi bırakan gidişler oyuncusu
Suyun ve sevilen yemeklerin kardeşi
Ey aşkıma maruz kalan talihsiz mağdur
Ey mutlak öpüşlerin gecikmiş tanığı
Sorun sınandığı çıplak anın dehşeti
Ey kollarımdayken özlemeye başlayan
Ey yalnızca yağmurda ağlamayı sevdiği için
Her yağmurda terk ettiğim,
küstürüp gittiğim ilkokul
Bir mağaraya yönelen korkulu merak
Çıldıran uçurum
Kırılgan ağız
Yalnız gövdemle serpilen dostluk
Ey sayrı sevişmelerin tedirgini
Büyülü kıyılara biriken köpük
Kayıp hazine
Gizli geçit
Şimdi ellerime değsen ölebilirim
Canlı çiçekleri alabilirim
Ölgün bir vazodan
Ama ısrarlıyım ölebilirim de
Geçmişim kavruk bir kederdi doğrudur
Dört duvar arasında ördüm dünyayı
Fosforlu harflerle ışıyarak ara sıra
Sokağa çıktığım da olmuştur
Terli bir yatağı yorduğum da
Bana şair dediler
- ne acımasız iftira!
Öğütülmüş bir nehir yağdı şehre yağmur sandılar
- ne büyük yanılgı!
Bir kurbağayı öpmenin yolları vardır halbuki
Ve yangından kurtarılacak ilk şey şudur
Ve eğer tanrı yalnızsa bu kendi sorunudur
Bir öpüş pençesiyle başlarım yüzümü karmaya
Birbirine karışan anılarımızı toplarım
Gömgök bir denize atlarım; başka esen yok
Şimdi buğdaya kesmiş bir ovayı geçeceksin
Çantanda bir renk üçgeniyle:
Kırmızı, sarı, magenta, yeşil, mavi, cyan
Kalk o mutsuz yataktan
Unut balmumu tenindeki metalik elleri
Beni hatırlamakla başla kaçan uykuna
Hatırla beni bir kuyu dibiydim
Yoksa kim tutar ellerimi
Kimliğimi gören hangi şehir konuk eder beni
Beni kim sever kim özler kim gözetir
Serçeler uyandı hadi uyuma
Kapatma atmosfer rengini
Bak nasıl kanat açarım örtsün diye alnını
Yolunu şaşırmış bir ay bir krizantem ve bir martı
Konarlar dudaklarına iki nehrin ortasına yerleşir gibi
Konar kurur parpazlanırsın kollarımda
Sonra barok bir senfonidir yayılan ter
Uyum sadelik ve koku
Boşalır çekindik gözenekleri
Susalım sudan çıkar çıkmaz öpüşür gibi
Sen bir çınar altısın
Her yanın serin gölge
Her yanın çocuk parkı
"Ben yağmurun kum saatiyim" diyor ya Melih Cevdet
Ben de yağmurun kum saatiyim ben de
Dara yayınları