Yalnız sevimli, terbiyeli, zeki ve çalışkan olanları değil, -Böylesini herkes sever!- ben sevimsiz, somurtkan, haylaz, hatta aptal çocukları da severim. Bana “Öğretmenim!” diyen ses, beni “Annem!” diye çağıran ses kadar sevgili ve kıymetlidir.
Yukarıdaki kitap alıntısından yola çıkarak; “öğretmen öğrenci ilişkisinde, önemli olanın sevildiğine güvenmektir” diyebiliriz. Öğretmenler buna özen gösterir ve öğrencilerini yetiştirirken çocuğa uslu, başarılı, sevimli, güzel, akıllı, zeki olduğu için değil kendisi olduğu, birey olduğu için sevildiği inancını verdiğinde çocukların yaşamlarında mutlu gelecekler inşa edildiğini görebileceklerdir.