Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

724 syf.
·
Puan vermedi
·
15 günde okudu
Oğuz Atay röportajında şöyle bahsediyor: Benim karakterlerim kadere boyun eğmezler; sıkıntılı yaşamlarını kadere bağlamazlar, hepsi birer çaba içindedir, yaşama ‘tutunmak’ istedikleri görülür. “Hayatım, ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu.” (s:31) Konusuna kısaca değinmek gerekirse; arkadaşı Selim Işık’ın intihar ettiğini öğrenen Turgut Özben bu haberden oldukça etkilenir ve Selim’in geçmişine ışık tutmaya çalışır. Selim’in mektuplarını ve arkadaşlarını dinler. Selim’in hayatını irdeledilçe kendinden parçalar bulur. Onu anlamaya çalışırken kendini anlamsız bulur. Kendisinin, Selim gibi anlaşılmadığını düşünür. Turgut’un Olric’i vardır bir de. Turgut’a yoldaş olmuş, düşüncelerinin şeklini almıştır. Bunca kalabalık içinde yalnızlaşmaktan sıkılmıştır ikisi de. Oğuz Atay’ın kendi yaşamından izler taşır Tutunamayanlar. Orta sınıf aydınların iç dünyasını ele alır. Soyutlanmış insanlar vardır. Anlaşılmayan, anlatamayan belki de. Tutunamayanlar sitemlidir kendilerine. Kendilerinden yola çıkarak bu düzeni, bu sistemi ve telaşı anlamlandırmaya çalışırlar. “Gerçek hürriyet budur Olric. Ben anlıyorum. Anlatamasam da olur." (s:417) Bu insanlar anlaşılmak isteyip anlaşılamayan, fakat ‘anlayan’ insanlardır. “Benim de hiç kimseyle olmak istemediğim anlar yok muydu? İçimden ona hak verdim…” (sf:100) Okur bu insanlar. Kitabın iki karakteri de okumayı sever. Bu yüzdendir ki, Tutunamayanlar’ı okuyan her okur kendinden bir parça bulur. “Kendini çözemeyen kişi, kendi dışında hiçbir sorunu çözemez.” (s:94) Selim Işık da anlaşılamayandır, çözemeyen ve çözülemeyen. Fakat anlaşılmadığı oranda da anlamaktadır. Dostoyevski bu durumu “Gereğinden fazla anlamak bir hastalıktır, gerçek bir hastalık.” diye özetler. Selim de hastalıklı bir insandır bu ölçüde. Romanı yazan Turgut Özben de aynı şekilde ‘Ben Selim’in devamıyım’ der. Bu insanlar yaşamda ve insanlarda istediğini bulamaz. “Yazık; insanlar düşüncelerimize uygun biçimler almıyor.” (s:32) “Her günü, yaşamaktan çok geçiştirmeye çalışıyordu. (s: 407) Ve o meşhur noktalamasız bölüme de değinmek istiyorum. Sayfalarca noktalama işareti kullanmadan metin yazmış yazar. Bu bir teknik midir, hangi ‘izm’ in tekniğidir? Orasını bilmiyorum. Hayatın dur durak bilmeyen akışına duraksız cümlelerle atıfta bulunmuştur belki. Duraksız cümleleri anlamak ne kadar zorsa, soluksuz yaşamı anlamak da bir o kadar zordur. Ne kadar acele edersek o sayfalarda, o kadar belirsizliğe düşeriz. Bu, yaşamda da böyledir. Bu satırlar anlaşılsın diye noktalama işaretleri kullanmaya çalışıyorum. Bende de bunun kaygısı var. Fakat insanlarda okuma kaygısı yok. Buraya kadar okuyan insanlar varsa eğer, selam olsun hepsine. Tutunamayanlar’ı okumak gözünüzü korkutmasın. Büyütmeyin gözünüzde. Ne de olsa hepimizin öyküsü bu. “Neymiş efendim? Hiçbir işin sonunu getirmemişim. Siz başlamayı bile göze almadınız.” (s: 454) Okuduktan sonra anlamsız yanlar olacaktır. Bu yüzden kitabı ikinci defa okuyan okur sayısı da çok fazla. Acele etmeden, okumaya kendinizi hazırladıktan sonra başlarsanız çok daha faydalı olur diye düşünüyorum.
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061,5bin okunma
··
879 görüntüleme
Ayser İpek okurunun profil resmi
Kitabı, üniversite 1.sınıfta iken hediye olarak aldım. Okumaya başlamadan önce edabiyatçı bir abimle muhabbetini yaptık, "4.sınıf olduğunda okursan anca anlarsın." dedi bana. Ama ben sabredemedim 2. sınıfta okudum. İki defa başladım ve bıraktım. Üçüncü başlangıçta bitirdim ve "Bu kitap bu kadar kısa kesilmemeliydi." diye düşündüm. İncelemenizi görünce paylaşmak istedim 🙂
aliihsan okurunun profil resmi
Her okuyuşta farklı tatlar alınabilecek harika bir yapıt. Teşekkür ederim paylaşımınız için :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.