Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

-İSLAM DÜNYÂ GÖRÜŞÜ Kadir Mısıroğlu 1. Bölüm -Müellif:Temel İslâmi umdelerin/prensiplerin kavranmasında ve hazmedilmesindeki kifâyetsizlik sebebiyle,İslâmi cephede hizmet veren kimselerin bir kısmının,gerek fikirlerinde gerekse hareketlerinde bâzı tezadlar ortaya çıkmıştır. -Müellif:İnsan beyni için mücerredleri kavramak,müşahhasları kavramak kadar kolay değildir. -Müellif:Unutmamak lâzımdır ki,her fiil bir his veyâ düşünce zemininde vukua gelir. -Müellif:Dünyâ görüşü,hayat ve kâinâtı mevcudiyet ve işleyiş itibâriyle birtakım umumi prensiplerin ışığı altında değerlendiren bir görüş demektir.Böyle bir görüş,muteârifelerle başlayıp kendi içinde tezâda düşmeksizin,bir tefekkür ve tehassüs sistemi oluşturur ki,bunda aynı zamanda insan müfekkiresi için vârid-i hatır olan her suâle bir cevap verilmiş olması lâzım gelir.Bir görüşü,dünyâ görüşü kılan asıl müessir,şu genişlikteki muhtevânın aynı zamanda tezadsız olmasıdır. -Müellif:Hakikatte İslam,saltanâtı ne emreder ve ne de men eder.İslam,idârede şekil hususunda ümmeti serbest bırakmıştır.Bunun mânâsı,siyâsi idâre şeklinin maslahata,yâni ahvâlin gereğine göre gerçekleştirilmesi hakkında sarih bir cevazdır. -Not:Filos dost,sofia ise hikmet demektir.Bu iki Yunanca kelimeden türetilmiş bulunan filozof ise,hikmet sever mânâsındadır.Milattan altı asır öncesine kadar filozoflara,hâkim karşılığı olan sagesse denilirdi.Sagesse,bizdeki hikmet mânâsınadır.İlk olarak Pisagor,bu kelimeyi ulûhiyete lâyık görerek daha mütevâzi olan filozof kelimesini kullanmış ve bunu herkese tavsiye etmiştir.Sonraları Eflâtun ve Aristo tarafından o zamanlar müstakil bir ilim olan siyâsiyat da felsefe ile birleştirildi.Böylece filozoflar tıp dâhil zamanlarının her ilmine âşina bir simâ olarak ortaya çıktılar. -Müellif:Bir topluma hiyânetin en mükemmel kılıfı,mektep açmaktır. -Müellif:İslâm'ı müdâfaa etmek şevk ve heyecânı ile hareket edecek gençlere,üzerinde konuşulacak mesele hakkında kifâyetli bir bilgiye sâhip olmadıkça müdâfaaya teşebbüs etmemelerini tavsiye ederiz.Zirâ şahsi bir kusur olan âcizlikleriyle,İslâm'a zarar verilmesine sebeb olurlar. -Müellif:Dünyâ görüşü,insan hayal ve havsalası dâhilinde akla ve hatıra gelebilen her suâle cevâbı olan bir görüş demektir.Ancak bir görüşün,kâmil bir dünyâ görüşü sayılabilmesi için sâdece her suâli cevaplandırmış olması yetmez,bir de bu cevapların kendi içinde tezadsız,mantıki bir teselsül hâlinde,sistemli ve âhenkli olması lâzımdır. -Müellif:Müslüman olan bir insanın,hele o bir münevver ise,İslâm'ı bir dünyâ görüşü vasfında kavraması zaruridir.İslâm'ın ana prensipleri itibâriyle hayat,kâinat ve insanın mâhiyetini nasıl izah ettiğini bilmesi gerekir.İslâm'ı anlayıp hazmetmekte en temel mesele budur. -Müellif:Semâvi dinler arasında diyaloğun gâyelerinden biri de,İslâm'ın muâmelata âit ahkâmını muattal kılmaktır. -Müellif:İslam'da felsefe yoktur.Çünkü felsefe sırf akla,İslam ise hem akla,hem de nakle dayanır.Nakle dayanan bir tefekkür sistemi ile felsefe arasında,metod ve vâsıta itibâriyle esaslı bir fark mevcuddur.Buna rağmen yaygın olan İslam felsefesi tâbiri ile,İslam âleminde,İslam tefekkürü içinde yetişmiş filozofların veyâ tefekküründe felsefeye ağırlık vermiş olanların görüşleri kastedilir.Yoksa,İslam felsefeye müsâiddir mânâsında değildir.-Felsefi görüşler,şahsi ve tezadlarla doludur.Yâni,eksik ve kifâyetsizdir.-Felsefeye sırf akıl hâkimdir.Akıl ise,İslam nazarında kifâyetsiz ve nâkıs kabul olunur.-Sırf akıl,bütün hâdisat ve mevcudâtı idrak ve izahta kifâyetsiz kabul edilir. -Müellif:İslam'da,akla bir had tâyin edilmiş ve o,vahye dayanan tebliğâtın muhtevâsı ile terbiye edilmiştir. -Müellif:Tebliğ faâliyetinde sırf antitezlere âid eksikler ve yanlışlara vukuf ile ihticac olunamaz.Çünkü,İslâm'ın tebliğinde muhâtabı iknâ ve imâna celbetmek esas bir gâye olduğundan,yanlışı bertarafın arkasından,doğrunun ortaya konulması şarttır. -Müellif:İslâmi bilgilerin tatbik sahasına intikâlinden evvel,onların nazâri muhtevâsıyla tebliğ ve telkini şarttır.Bu vazifeyi icrâ edecek olanların,tam bir muvaffâkiyet için mutlak surette şu üç ilimde evveliyetle hatırı sayılır bir seviyede mâlumat sâhibi olmaları gerekir.Din,târih ve dil/edebiyat. -Müellif:Her dinin kendine mahsus birtakım temel prensipleri,kıymet hükümleri,hak ve bâtıl için koymuş olduğu kıstaslar vardır. -Müellif:İbn Haldun,târihi hâdiselerin deruni sebebleri üzerinde durarak,târih felsefesi çığırını açmış olan büyük bir âlim ve İslam mütefekkiridir.Devlet telakkisinde uzviyetçi/biyolojik görüşü benimseyen İbn Haldun,târihi vâkıaların çeşitli âmilleri üzerinde durarak birçok batı mütefekkirine tekaddüm etmiştir.Başta Nâima olmak üzere,yerli ve yabancı târihçilerin pek çoğu onun derin tesirlerini taşımaktadır. -Müellif:Pozitivizm,Fransız filozofu Auguste Comte tarafından tesis edilmiş olan felsefi bir meslektir.Metafizik gerçekleri külliyen reddeder.Pozitivistlere göre,duyu organları ile kâbil-i kontrol olmayan bir şeyin hakikati yoktur. -Müellif:İmam Gazâli,filozofları üç noktada tekfir etmiştir.1-Âlemin kadim olması 2-Haşrin cismâni olmayacağı 3-Allah'ın cüz'iyyâtı bilmediği hususu. -İmam Gazâli:Harflerin belli anlamlar ve sayısal değerler ifâde ettiği konusunda hiçbir tutarlı ve ilmi delil yoktur. -Müellif:Her tekâmül,nihâyetsiz değildir.Varlıklar,zevalden kemâle ve sonra da kemalden zevâle doğru ebedi bir tebeddülat içindedirler.Bu değişme tedricendir ve her kategorideki varlık için bunun sürati ve vâdesi farklıdır. -Müellif:Hristiyanlar her İncil'in başına 39 kitapçıktan oluşan Yahudiler'in mukaddes addettikleri metinleri yerleştirmiş ve ona Eski Ahid demiştir.Yahudiler kendilerine âit bu kısma,Tanah derler.Tanahtaki beş kitaba da Tevrat/Tora derler.27 kitapçıktan oluşan İncil'e ise Yeni Ahid demişlerdir.Yahudiler,Yeni Ahid'i uydurma diyerek reddederler. -Müellif:İnsan beyni bu âlemden aldığı intibâlarla düşünmek ve hakikate ulaşmak istidâdındadır. -Müellif:İslam,insanların davranışları altında yatan sebebleri,sâdece bir âmile hasretmez ve onu tek bir vecheyle izah etmez.Bütün ferdi ve ictimâi müessirleri birlikte göz önünde bulundurur.Bu âmillerin hepsine ehemmiyeti derecesinde bir kıymet takdir eder.-Bütün müessirleri,hayâtın bir parçası kabul edip lâyık olduğu had ile tahdid eder.Ona icâb edenden daha fazla bir ehemmiyet atfetmez. -Müellif:İslam,dünyâ ve âhiret,ruh ve beden,madde ve mânâ dengesini muhâfaza ederek mutedil bir yolda yürümektedir. -Müellif:İslam dünyâ görüşünün mücerred prensipleri 1-İrâdecilik prensibi 2-Âlemşümullük prensibi 3-Tecrid prensibi 4-İnsâniyetçilik prensibi 5-Gerçekçilik prensibi 6-İlimcilik prensibi 7-Akılcılık prensibi 8-İyimserlik prensibi.İslam dünyâ görüşünün müşahhas,ameli veyâ ahlâki prensibleri 1-Teaddilik prensibi 2-İctimâilik prensibi 3-Nizam prensibi 4-Adâlet prensibi 5-Hürriyet prensibi 6-Cihad prensibi 7-Ahlak prensibi 8-Fiili kıstas prensibi. -Müellif:Ehli sünnete göre kader,mutlak ve mukayyed/muallak olarak ikiye ayrılır ve bunların her biri hakkındaki değerlendirme farklıdır.Yâni,kulun mesuliyeti mukayyed kadere taalluk eder.Çünkü,bu kategorideki fiiller kulun dilemesi ile halkolunur. -Müellif:Allah Teâlâ,insan idrâkine sığabilen âlemde câri olan murâd-ı ilâhiyesini sebeblere rabtetmiş ve insan idrâkini de,gerçeklere sebeb-netice münâsebeti içinde intikal edebilecek bir iktidar ile techiz etmiştir.Olgun müminler,ön plandaki sebeb ve neticeler üzerinde imâl-i fikir ederken bile sebebler zincirinin nihâyetinde murâd-ı ilâhinin mevcud olduğunu aslâ hatırdan çıkarmazlar. -Müellif:Müsbet ilimlerin gelişmesi kıyâmet kopmasından az önce mucizât-ı enbiyâ seviyesine yakın bir noktaya yükselecektir. -Müellif:İlâhi adâletin icâbı olarak beşeri mesuliyette,fıtri ve fiili iktidar kıstastır.Yâni mesuliyetin bu mevhibelere nisbeti,ilâhi adâlet icâbıdır. -Müellif:Kul,sâhib olduğu irâde sebebiyle belli bir hareket sahası içinde muhtardır.Allah Teâlâ,kulun irâde ve ihtiyar ile tercih ettiğini halkeder. -Müellif:Külli irâde meselâ şehir cereyânına benzer.O merkezden kesik olsa,kulun odasındaki lambayı yakmak için düğmeye basması hiçbir netice hâsıl etmez.Beşeri irâdenin talebinin gerçekleşebilmesi için ilâhi irâdenin o fiile mutlak bir surette ve evveliyetle inzimam etmesi gerekir. -Müellif:Cüz'i irâdenin artıp eksilmesinde ve yönlendirilmesinde,bilinebilen ve bilinemeyen pek çok müessirin mevcud olduğu muhakkaktır. -Müellif:Baba tarafından anne rahmine bırakılan nutfenin,helal veyâ haram gıdâdan teşekkül etmiş ve rahme besmele ile gönderilmiş olup olmamasının,ana baba arasında bu münâsebetin meşruiyyet zeminini oluşturan nikahın mevcud bulunup bulunmamasının,o nutfeden vücuda gelecek insanın karakteri,tahassüs ve tefekkürü üzerinde çoğu tesbit edilemeyen pek çok tesirler icrâ ettiği inkâr olunamaz.-Bu müessirlerden biri de,ana babadan cenine verâset yoluyla intikâl eden beden yapısı ve karakterle ilgili hususlardır.-Bir başka müessir de,iklim ve beslenmedir.-Diğer taraftan dâimi bir surette hayvâni gıdâlarla beslenmenin,vücudda vahşet ve cevvâliyeti,nebâti gıdâlarla beslenmenin ise hilmiyet ve mülâyemeti tevlid eylediği de bilinen bir gerçektir.-Çocukluk ve gelişme çağında muhtâç olunan protein ve minerallerin kâfi derecede ve dengeli bir surette alınamamasının,vücudun maddi yapısına müessir olduğu kadar beyin foksiyonlarına dâhi tesir ettiği,bu gün bilimin ortaya koyduğu gerçeklerdendir.-İrâdenin şekillenmesinde,hayâtın içinde başladığı aileden cemiyete kadar,lehte-aleyhte hârici muhitin müesseriyeti de,apaçık bir gerçektir.Buna,tahsil ve tâbi olunan terbiyeyi de katmak lâzımdır.-Biyolojik verâsete ilâveten sosyolojik verâsetin de irâde üzerindeki müesseriyetini anlamak için toplumların belli başlı hususiyetleri arasındaki farklara bakmak yeterlidir.Meselâ,Çingenelerdeki bâzı davranış bozuklukları,sırf bir sosyal verâsetin eseridir.-Gayr-i kâbil-i tedâvi bir derde musâb olanlar bedbin,hayâta karşı isteksiz ve hareketlerinde âtıl olurlar.-Akıl,şehvet ve gazab gibi istidat ve temâyüller,herkeste aynı derecede şiddetli değildir.Bunlar,ferdin irâdesinin yönlenip şekillenmesinde rol oynadığı gibi hârici tesirlere bağlı olarak da bu rolleri bir kat daha artar veyâ eksilir.-Aynı şekilde ses ve kokunun da,hissiyat dolayısıyla irâde üzerindeki müesseriyeti inkâr olunamaz.-Allah Teâlâ,ferdin irâde ve ihtiyârı dışında vârolan müessirleri elbette onun tâkâtinin belirlenmesinde hesâba katacaktır. -Müellif:Hayat şartlarının tâ bebeklikten itibâren her ferde birtakım nâiliyetler kadar mahrumiyetler ve külfetler de yüklediği mâlumdur.-Din,hayâtı olduğu gibi kabul etmeyi emreder.Bununla berâber,ıslahı mümkün olanları düzeltip iyileştirmeye de izin verir.-Allah'a karşı rızâ hâlinde bulunabilmek,dünveyi huzur ve sükun için şarttır. -Müellif:İnsan için,binbir mahrumiyete rağmen huzura ulaşabilmek,ancak dinin sunduğu teselli ile mümkündür.-Dünyâ hayâtı fâni,âhiret ise ebedi olduğuna nazaran,asıl olarak fâni nâiliyet veyâ mahrumiyetlerin ebedi âlem için oynadığı rolü önemser.Böylece bir insan ilâhi takdire bağlı olan mahrumiyetinin,mesuliyetini azalttığı düşüncesiyle teselli bulacağı gibi,nâiliyetlerinin de bu mesuliyeti artırdığını hesâb ederek,hayâtını hak ve hayrın galebesi istikâmetinde daha verimli kılmaya meyleder.Hattâ o derecede ki,bu mahrumiyetler başkaları için de ders,ibret ve teselli kaynağı olmak yönünden sosyal bir rol oynar. -Müellif:İnsanı olgunlaştırmakta,ızdırâbın oynadığı rol âşikardır.(Muzdarib adamın kalbi,Allah'a daha yakındır.) -Müellif:Diğer taraftan peygamberlerin mâsumiyyet sıfatlarına rağmen birçok ibtilâlara mâruz bulunmalarından,belâların çoğunun istihkak ile olmadığı gerçeğine ulaşır.Bir kulun,ilâhi tâyinle memur olduğu vazifenin ağırlığı nisbetinde bu vazifeyi ifâya muktedir olabileceği olgunluğa kavuşmak için,bir ızdırâba düçar kılındığı gerçeğini kavrar.Izdırab kaynağı ibtilâlar üzerinde imâl-i fikir ederek,halkın " bir musibet,bin nasihatten yeğdir "darb-ı meseliyle anlatılmak istenen gerçeğe bihakkın vâsıl olur. -Müellif:Unutmamak gerekirtir ki,her oluş birçok varlığın kaderine âit bir ittisal(kesişme) noktasında vâki olur.Meselâ,küçük bir sabinin feci bir ölümü sâdece kendisine müessir olmayıp,kendisinden kullandığı eşyâya,arkadaşlarına,ana-babasına ve derece derece mâruz kaldığı fâciaya şahid ve bununla ilgili olan pek çok şahıs ve varlığa müteallık bulunduğu muhakkaktır. -Müelif:Diğer taraftan mahrumiyetler,ferdin muvaffâkiyetini güçleştireceğinden,onun elde ettiği başarıların daha fazla mükâfatı gerektirmesinden de,ayrıca bir teselliye ulaşılır.-Aynı şekilde ailevi ve içtimâi müessirlerin beşeri irâdeye menfi bir surette tesir ettiği bir muhitte yetişildiği halde,hayâtın müsbet bir yönde nizamlanabilmesi elbette daha çok takdir edilir.-Zirâ bilir ki,gayr-i müsâid şartlarda az iyilik,müsâid şartlardaki çok iyilikten daha değerlidir.Ve yine bilir ki,elde edilen bir neticenin şerefi,ona ulaşmak için göğüslenen güçlükler derecesindedir. -Müellif:Beşeri irâdenin tâbi olduğu inhinâlar,nâdiren âni ve tek müessirle gerçekleşirler.Yâni,ayak yavaş yavaş kayar.Bu keyfiyet ekseriyâ belli bir veyâ birkaç müessirin uzun zaman içindeki tekerrürü ile tedricen gerçekleştiğinden,menfiliklerden kaçınmak başlangıçta kolay,nihâyette ise imkansız denecek derecede zordur. -Müellif:Hayâtın gençlik mevsimi,nefsâni arzuların şiddeti bakımından hakka ve hayra yönelmenin güç olması sebebiyle ayrıca bir kazanç mevsimidir.-Hayâtı yönlendirmek hususunda gençlik,kritik ve ehemmiyetli bir safhadır. -Müellif:Tasavvufi cereyanlar,vukuat ve şuunâta kader açısından bakmayı öğreterek,aşırı sevinmek kadar üzülmeyi de asgariye indirerek,insanları faydasız birtakım telaşlardan kurtarır.Diğer taraftan,ibâdetlere ilâveten evrâdü ezkar ile onları bir kat daha zırhlandırıp,nefsâni temâyüller istikâmetinde gitmekten alıkoyar. -Müellif:Tekrar,kalp ve dimağda yerleşmesi istenilenin pekişmesi için şarttır. -Müellif:Öfke ve şiddet,muhâtabı baş edemeyeceği bir otorite karşısında mecburi bir inkiyâda tâbi tutsa da,içteki muhâlefeti bertaraf etmez.Tasavvufsa,zâhirden ziyâde bâtınla uğraştığından,günahkâra merhametle yaklaşmak,onun zâhirini daha emin bir tâbirle irâdesini düzeltmeden önce kalbini yumuşatır.Orada muhâlefetin şiddeti yerine,nedâmetin tatlı meltemlerinin vücud bulmasına zemin hazırlar.Mutasavvıf,muâhezeyi nefsine,müsâmahayı gayra tevcih etmeyi öğrenmiş kimse demektir. -Müellif:Zâhirdeki amel ve irâdenin kökü ve kaynağı,hisler ve fikirlerdir. -Müellif:İrâde terbiyesi için,o henüz zaafa uğramadan önce iyi tesirlere kucak açmak ve onu,menfiliklerin gelişmesine zemin olan muhitlerden uzak tutmak,ilk baş vurulacak lâzımedir. -Müellif:Tasavvuf,her ferde onun mizâcına göre bir düzeltme ve yönlendirme metodu tatbik eder.Tarikatların çeşitlenmesi,mizaclardaki farklılıklara göre bir telkin ve terbiye metodunun gerekli olmasındandır.-Tasavvuf,mizâcın yok edilmesi imkansız olan temel temâyüllerini,nefsâni mecrâlar yerine ulvi gâyelere tevcih eder. -Müellif:Kötülükleri zemmetmenin ve iyilikleri medhetmenin veyâ böyle bir havanın câri olduğu muhitlerde dolaşmanın,ruhta meydana getireceği tesirlere muhtaç olmayan hiç bir ferd yoktur.Ancak,bu keyfiyet icrâ edilirken ders ve ibret noktasına ağırlık verilmeli,gıybet,ucub,hased gibi menfiliklerden titiz bir surette beri kalınabilmelidir.Bu ise,ancak tasavvufi muhitlerde kazanılabilen takvâ ve edeb ölçüleriyle sağlanabilir. -Müellif:Günahkâr insan,yaralı bir kuş gibidir.Ona fayda verecek asıl müessir,öfke değil merhamettir.Bu duygu ise daha ziyâde,tekkelerin müsâmahakâr muhitinde elde edilebilir.Bu yüzden,toplumumuzun pek çoğu dinen irâde zaaflarıyla mâlul olduğundan,cemiyet içinde,hastahânede dolaşan bir doktor hissiyâtı ile meşbu bulunmalıdır. -Müellif:Gerçek bir mümin,irâdesini her şeyden önce Allah'tan râzı olmak istikâmetinde kullanmalıdır.-Allah tarafından takdir edilmiş mahrumiyetlerden şikâyet etmemeli,dünyâ ve âhireti bir bütün olarak düşünüp,bunun ebedi âlemdeki mesuliyeti azaltacağı görüşüyle teselli bulmalıdır.İrâdeyi,nâiliyetlerin doğuracağı mesuliyetten kurtulmak için,büyük bir gayret ve dirâyetle kullanmaya yönelmelidir. -Müellif:Hayâta ve onu ihâta eden bilcümle şartlara ibret nazarıyla bakıp,oluşların deruni hikmetini Allah'a havâle etmelidir.Bu,hayat ve hâdiseleri kader perspektifinden değerlendirebilme dirâyeti demektir. -Müellif:Bir zekatın nisâbı ve verilecek miktârı belli olduğu halde,Allah yolunda mücâdelenin nisâbı ve nisbeti,sarih olarak beyân olunmuş değildir.Acabâ ne miktar bir hizmette bulunulursa mesuliyetten kurtulunacağını kimse bilemez.Bu,kulda meknuz olan ve aslâ lâyıkıyla ölçülüp biçilemeyen zâhiri ve bâtıni nimetlerin mümkün kıldığı son had ile tahdid edilmiştir. -Müellif:Dünyâda gıdâ ticâretinin birinci elleri Yahudiler'dir.Zirâ,bütün insanlığın düşmanı olan Yahudi'nin,istismar ve hiyânet vâsıtalarından biri de,gıdâdır.-İnsan karakterinin teşekkülünde,beslenme ve iklim,asli sebeblerdendir.-Unutulmamalıdır ki,ilaçlar teksif edilmiş ve bâzen de birbirlerine karıştırılmış gıdâlardır.Bunların,uzviyet ve hâlet-i ruhiye üzerindeki tesirleri müşâhade olunagelen bir gerçektir. -Müellif:Gerçekten İslam,vâzettiği hakikatler manzumesini dâvâ ederken sâdece bir mekânı,bir zamânı veyâ bir topluluğu dikkate almaz.Bütün zamanlara,bütün mekanlara ve bütün insanlara hattâ cinlere şâmil olmak üzere,hükümlerini onların hepsi için umumi prensipler hâlinde ortaya koyan bir sistemdir. -Müellif:İslam,insanı istikâmetlendirirken onun önce Rabbi ve insanla,sonra da hayvan ve eşyâ ile münâsebetlerini tanzim eder.İslam,beşikten mezara kadar insanın bütün tefekkür,tehassüs ve irâdi fiillerini bir mantıki tanzime tâbi kılar.Onu ibâdet,muâmelat ve ahlâki davranışlarında mükemmele ulaştırma gâyesini güder. -Müellif:Yahudilere göre bir insanın Musevi olması için mutlaka Beni İsrâil soyundan gelmesi gerekir.-Irkları,dinlerine eşittir.Aynı ırktan olmayan biriyle aynı dinden olamazlar.-Soyun,babadan değil anadan devâm ettiğine inanırlar.-Yahudiler,kendi ırklarından olmayanı ikinci dereceden insan sayarlar.-Yahudinin dışındakiler,hizmetkar varlıklardır.Dünyâ,Yahudiye âittir.-Allah,yâni Yahova başka kimseyi değil sâdece Yahudi ırkından olanları alâkadar eder.-Yahudiler,felsefeyi de başka milletleri ifsâd için alabildiğine kullanagelmişlerdir. -Müellif:İslam,temel kâidelerini,bir kavimde mevcud olan ârızi,geçici veyâ kısmi hususiyetlere göre değil,bütün beşeriyette mevcud olan asli,fıtri,yaratılıştan gelen temâyül ve ihtiyaçlara göre tâyin eder. -Müellif:Asırlar içinde gelen birikim,sosyal ve târihi tecrübeler de coğrâfi âmiller gibi zamanla insanın biyolojisine,genlerine kadar intikal eder.Her ailenin,kızını kendi karakter ve temâyüllerine uygun bir aileye vermek istemesi de bundandır. -Müellif:Asâletsiz,sosyal verâset itibâriyle menfi olan,bozuk bir nesilden gelen insanların genlerine kadar işlenen bu hususiyetler sebebiyle,şuur altında soyunun tesirlerine mâruz kalacağı ve bunun,insan hal ve tavırları üzerinde belli derecede müessir olacağı bir hakikattir.Soyu dürüst ve temiz olanlar,hiç şüphesiz bu durumun müsbet tesiri altındadırlar.Asâlet,mücbir sebebtir darb-ı meseli bu hakikati ifâde eder.-Koministler,insanın hiç bir asil duygusu,ahlâki endişesi ve ulvi bağları olmaması ve bu sâyede her edebsizlik ve süfliliği tabii sayması için,aile ve asâleti yıkmaya çalışırlar. -Müellif:İnsan irâdesine,dolayısıyla beşeri fiile yön veren müessirlerden biri olan verâsetin,uzvi(organik),ruhi(psikolojik) ve içtimâi(sosyolojik) vecheleri bulunmaktadır. -Müellif:İslam,bir cemiyetin teşekkülünde ırk ve coğrafya mefkuresini değil,imânı temel prensip ittihaz eden bir sistemdir. -Müellif:Her insanın fıtratında,bir tecessüs mevcuddur.Bu tabii temâyül,öğrenmenin temel sâikidir.Vâsıtaları ise,hasselerimiz yâni duyu organlarımız ile akıl ve muhâkeme kâbiliyetidir.Duyu organları,hârici âlemden aldığı intibâları akıl ile mizan edip,âlemin hususiyetleri hakkında az çok bir bilgiye ulaşmamızı sağlar.Lakin,metafizik meselelerde böyle intibâlar elde edilerek gerçeklere vâkıf olma imkânı mevcud değildir.-Beşeri tecessüs,yâni öğrenme merâkı,müşâhede olunan ve olunamayan âlemlere şâmildir.Bu merâkı tatmin için filozofların binlerce yıldan beri imâl-i fikir ederek çeşitli görüşler ortaya koydukları mâlumdur. -Müellif:Bir fıtrat dini olan İslam,her ihtiyâcı karşılayacak en mükemmel ameli düsturları ve nazâri bilgileri ihtivâ etmektedir. -Müellif:İslam coğrafyasının genişlemesi sonucunda çeşitli kavimlerin inanç ve örfleri ile karşılaşılması ve hasseten eski Yunan felsefesi eserlerinin Arapça'ya tercüme edilmesiyle,İslam itikâdının sâfiyeti büyük bir tehlike ile karşı karşıya gelmiştir. -Müellif:Her meşru harekete besmele ile başlanması emri,kula,fiillerini murâd-ı ilâhi istikâmetine tevcih ve o yolda bir zihniyet kazandırmak içindir. -Metafizik:Fizikötesi demektir.Epistemoloji:Bilginin mâhiyeti demektir. -Kelamcılara göre Allah'ın sübûti sıfatları sekiz tânedir;Hayat,ilim,semi,basar,irâde,kudret,kelam ve tekvindir.Allah'ın zâti sıfatları ise altı tânedir;Vücud,kıdem,bekâ,vahdâniyet,muhâlefetun lil havâdis ve kıyam bi nefsihidir. -Peygamberlerin sıfatları:Tebliğ,sıdk,ismet,fetânet ve emânet. -Müellif:İnsanın imtihan olunma keyfiyeti,onun hayra da şerre de mütemâyil olmasını icâb ettirmiştir.Bu sebebledir ki,insan birçok mümtaz sıfatın yanı sıra pek çok zaafla da ma'lul kılınmıştır. -Müellif:İslam Dünyâ Görüşü'nün vaz'ı esnâsında kölelik ve câriyelik,insanlık târihi kadar eski ve yerleşik bir müesseseydi.-İslam,bunların hukuki statüsünü değiştirerek,tedricen ortadan kaldırma yoluna gitmiştir.-İslam,köleliğin şartlarını ıslah ve âzad sebeblerini çoğaltarak,tedrici bir surette vâki olacak bir ilga yolunu tercih etmiştir. -Müellif:Her varlık,bir hikmete mebni olarak yaratılmış ve o hikmeti gerçekleştirmeye uygun vasıflarla donatılmıştır. -Müellif:Çocuğun acziyet safhasında bakımı anaya bırakıldığından,o aşırı hissi kılınmıştır.Analık icâbı olan bu aşırı merhamet ve hissilik,hayat boyu devâm ettiğinden,kadının şâhitliği erkeğe nazaran,yarı değere indirilmiştir.Çünkü,evlat yetiştirmek hususunda bir meziyet olan bu hissilik,adâlet sahasında kadınların bir zaafı olarak tezâhür eder. -Müellif:Kadının nefsi şiddetli fakat mestûre yaratılmıştır.O,fiili tahrikle uyanır.-Kadın,yavrusunu önce karnında,sonra da hâriçte besleyip büyütme külfeti yüzünden,aile geçiminden muaf tutulmuştur.Bu sebebledir ki,aile hâricinde geçim mücâdelesine memur edilen erkekten hem ruhi hem de bedeni olarak zayıf yaratılmıştır.Bu sebebledir ki,her kadın,hayâtın çeşitli gâilelerine karşı kendisini bir erkeğin himâyesine muhtaç hisseder. -Müellif:Fıtrat değişmeyip hep aynı kaldığından,İslâmi emir ve nehiylerin onun taleplerine isâbet ve uygunluğunda,zamanla ve maslahata mutâbakat itibâriyle bir zaaf veyâ değer kaybı aslâ vârid olmaz.-İslam hukuku,sâdece fıtri ve reel olan hususiyetleri dikkate alır.Realiteye ters,indi farâziylere itibar etmez. -Müellif:Meselâ,kadın ve erkek sanki fıtri hususiyetleri itibâriyle eşitmiş gibi mütâlaa olunarak,hak ve mükellefiyetler vaz' olunmaktadır.Halbuki,kadın vücutça zayıf,his itibâriyle kuvvetlidir.Erkekse,bunun aksine bir yaratılıştadır.Kadın ve erkeği,hak ve mükellefiyetler itibâriyle eşit kabul ederek bir hukuki sistem vaz' etmek Batı âlemini çöküntüye götürmektedir.Aile,temelinden sarsılmış ve nesil bereketsizliği ile ciddi bir inkiraz başgöstermiştir.Çünkü,kadının erkekle aynı şartlarda sosyal faâliyete katılması,onun analık yapmasına ciddi bir engel teşkil etmektedir. -Müellif:Müsbet ilim sahasındaki çalışmalar,akıl vâsıtasıyla Allah'ın san'at ve kudretini keşif faâliyetinden ibârettir.Bu keşiflerin sonu,mucizât-ı enbiyâdır.Yâni,peygamberlerin mucize suretinde gerçekleştirdikleri harika şeyler,fennen kâbil-i taklid ve tatbik hâle gelecektir. -Müellif:İslam nazarında ilmin fevkalâde bir ehemmiyeti olmakla berâber,onun kâinatta meknuz olan bütün hakikatlere ulaşabileceği kabul edilemez. -Müellif:İnsan fıtratında mevcud olan tabii meyillerden biri de,tecessüs ve bunun neticesi olan öğrenmedir.Bunu tatmin için,insan akıl,his ve muhâkeme kudretiyle techiz olunmuştur.
·
1.168 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.