Kitabı iki parçaya böldüğüm de ikinci yarısıyla kalbimi çaldığını söyleyebilirim. İspanya yolculuğu ve sonrası harikaydı. Aslında kitabın slowburn olduğunu düşününce bu konuda bir eleştiri yapmam ne kadar doğru? Bu konudan da emin değilim.
Konusu isminden de anlaşılacağı üzere sahte erkek arkadaş teması üzerinden gidiyor. Ancak Aaron Blacford gibi bir erkek arkadaş asla sahte sıfatıyla kalamıyor çünkü, Aaron arkadaşlar.
Catalina'nın korkularını derinden hissettim ancak bir yerde kızdım da Lina'ya. Korkularını net anladım, empati de yaptım ancak yine de konu Aaron olunca yanlı düşünmekten kendimi alamıyorum.
“I’ll give you the world,” he said against my mouth. “The moon. The fucking stars. Anything you ask, it’s yours. I’m yours."
Şu alıntı bile Aaron'a kalbimi vermek için yeterli bence.
İlk yarısı yüzünden çevrildiği zaman tekrar okumayı düşünmüyordum açıkçası. Çünkü slowburn pek benlik değil. Daha dinamik, tutkulu çiftleri seviyorum ve başlarda Aaron'ın hislerinden emin olsa da karakterler arasında o tutku asla geçmedi. Gerçi hakkını yiyemem yazar son sayfalar da tutkuyu da aşkı da çok güzel işlemiş ki kitabı tekrar, bu kez çevrilmiş olarak okuma isteğine sebep olan da bu. Yaza doğru tekrar okuyacağıma eminim o yüzden. Lina ve Aaron çifti en enlerim arasında artık. Özellikle Aaron, favori erkek karakterimden birisi.
Bir dip not: iyi ki bu kitabı yabancı yayınları çevriliyor. Kitabın içinde yer alan İspanyolca cümlelere sadık kalıp, çevirisini harika yapacağından eminim.