Başlarda tamamen dinsel bir nitelik gösteren meddahlık Araplardan Türklere geçtiğinde, Türklerin halk hikayecilerinin özellikleri ile kaynaşmış ve daha çok din dışı, güncel, insan yaşamı ile ilgili hikayeleri, fırkaları ve kahramanlık destanlarını içermiştir. Araplarda peygamberin ve yakınlarının övgüsü ve İslam kültürü içinde çok önemli bir yeri olan meddah, giderek halifelerin, padişahların övgücüsü, daha sonra da yalnızca hikayeler anlatan bir sanatçı durumunu almıştır.