“Bir sabah uyandığında, penceresinde çiçek dolu iki saksı gördü. Biri çok şık, çok parıltılı kristal bir vazoydu, ama çatlamış, suyunu sızdırdığı için çiçekleri solmuştu. Diğeri kumtaşından yapılmış kaba ve sıradan bir kaptı ama suyun tamamını muhafaza ettiğinden çiçekleri canlı ve parlak kalmıştı.
Amacı neydi bilemiyorum ama Esmeralda solmuş çiçekleri alıp onları bütün gün bağrına bastı.”
(s. 414)
Dönüp dönüp okuduğum bir yer. Ah, Quasimodo… :’)