Gönderi

Kovalarca, okyanuslar dolusu soğuk, karanlık gözyaşı, günün her saatinde Niagara'nın üzerinden dökülen gelgit dalgaları gibi yüzümden dökülebiliyordu. Mesele neydi? Sanki biri barajın kapaklarını açmış ve anahtarlarla birlikte kaçmıştı. DURDURAMIYORDUM. Bambi'yi izlerken ağlıyordum. Old Yeller'da ağlıyordum. Kızarmış Yeşil Domatesler'de ağlıyordum. Yağmura ağlıyordum, güneşe ağlıyordum. Anahtarlarımı bulamıyordum... ağlıyordum. En sıradan ve günlük olaylar, duygusal alanda karşılaştığım en ufak bir zorluk her şeyin içimden taşmasına sebep oluyordu. Bu epey komik olabilirdi, ama değildi. En anlamsız şeyler bile dünyamı yıkan varoluşsal bir krize girmeme sebep olarak beni korkunç bir iç sıkıntısı ve üzüntüye sürükleyebiliyordu. Her şeyi kaybetmiştim. Her şeyi... Gelecek umutsuzdu...
Sayfa 495 - Doğan KitapKitabı okudu
·
1 plus 1
·
47 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.