İlk soru “ Allah var dersiniz. Ama görünmez. Göstermezsen nasıl inanalım?” şeklindedir. İkinci soru ise “Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da ateşle ona azap edilecek dersiniz. Hiç ateş ateşe azap eder mi?” olur. “ Ahirette herkes hakkını alacak, yaptıklarının cezasını çekecek diyorsunuz. O zaman bırakın insanları canları ne istiyorsa yapsınlar, karışmayın. Neden karışıyorsunuz?” diyerek son sorusunu sorar.
Şems hepsinin yüzüne uzun uzun bakar. Filozoflar yanıtlayamayacağını düşündükleri için ona gülümserler. Bunun üzerine Şems elindeki kuru kerpici, seçilen temsilcinin başına vurur.
Filozoflar şaşkınlık içindedirler. Kafasına vurulan adam, “Başımı yaracaktınız, ağrıdan duramıyorum neden bunu yaptınız?” diye sorar. Şems “Dinleyin...” der“Bana Allah-ü Teâlâ’ yı göster de inanayım dediniz.
Şimdi bu arkadaşınız, başının ağrısını göstersin de gö relim. İnanmamız için gösterebilir misin?” diye sorar.
Filozof “ Ağrıyor ama gösteremem...” der. Şems “İşte Allah da böyledir. Sen gösteremiyorsun diye nasıl ki başının ağrısı yok değildir Allah da sen görmüyorsun diye yok değildir...” deyip devam eder.
“Yine bana, şeytanın ateşle nasıl azap çekeceğini sor dunuz. Ben toprakla arkadaşınıza vurdum. Toprak onun başını acıttı. Oysa onun bedeni de topraktan yaratıldı.
Ama toprak toprağın canını acıttı...” der. Filozoflar bü yük bir sessizlik ve kabul içinde dinlemektedir. “Yine bana, Ahiret varsa o zaman bırakın herkesin canı ne is terse onu yapsın. Bundan dolayı bir hak olmaz...’ dediniz.
Benim canım arkadaşınızın başına kerpici vurmak istedi ve vurdum. Niçin itiraz edip hakkınızı arıyorsunuz?”