Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

176 syf.
1/10 puan verdi
·
63 günde okudu
Kitabı beğenmedim. Öncelikle kitap hiç akıcı değil ve gerçek bir konusu yok gibi. Hiç bir şekilde okunmuyor, gelişmiyor ve içindeki hikâyeler sanki birbiriyle bağlantılı değil. Ben okurken çok sıkıldım ve açıkçası kitabı hiç anlamadım. Çok uzun bir sürede bitirdim kitabı ve bu da başka kitaplar okumama engel oldu. Reading slump'a girdim resmen. Ama yine de kitabı sadece benim anlamadığıma ve kitabın aslında güzel olduğuna inanmak istiyorum. Çünkü bilmiyorsunuz ki bazı şeylerin güzelliğini anlamak için - özellikle de sanat eserlerinin, kitapların- belli bir olgunluğa erişmemiz gerekir. Ve tabii ki olgunluğun yanında bir de doğru zaman, mekan ve temiz zihin de çok önemlidir. O yüzden kendimi olduğunca bu kitabı anlayacak edebi olgunluğa erişmediğime inandırmak istiyorum. Yazar Murat Yalçın, kelimeler ile oynamış ve çoğu hikayede köy ağzı, şivesi (artık ne denirse) kullanmış. Hatta bazı kelimeleri biraz uydurmuş gibi de diyebilirim (çünkü bazıları gerçekten öyle gözüküyor). Ayrıca yazar, tam olarak neyi anlatmaya çalıştıysa onun üzerinde de oynamış. Konu bozuk kaldırım taşları gibi. Sanki bir kahvehanede oturmuşsunuz da çağıl bir dayının konuşmasını dinliyorsunuz gibi. Aptal aptal diyaloglar - diyalog demeye şahit ister- ve açıklaması olmayan araya sıkıştırılmış kelimeler var. Mesela bir hikâyesinde her paragrafta anlamsız bir şekilde "kimlerdik?" yazıyor. Sonra bu soru değişiyor; kimleriz, kimlersiniz, kim vs... Ayrıca bir de Hazzapulo Köpeği diye bir şey var ki o da çok manasız. Neredeyse hiçbir hikayede doğru düzgün cümle yok. Cümle yerine saçma kelimeler var ve bu sürekli devam ediyor. Örneğin; Akşamüzeri, deniyor ve nokta konuyor fakat daha sonra bu kelimeyi yazar değiştirip, "Akşam üzer", yapıyor ve tekrar nokta konuyor. Sonra bu kelimeyi türetebildiği kadar türetiyor. Bitince de başka bir kelimeye geçiyor. Yani yaklaşık dokuz - on sayfa bu saçmalığı okuyorsunuz. Ve maalesef ki bu size hiçbir şey katmıyor. (En azından bana hiçbir şey katmadı.) Ve bana göre, yazar tamamen ergen çay edebiyatı yapmış. Yeraltı edebiyatı yapayım, kimse beni anlamasın, gizemli olayım derken batırmış gibi. Şunu da söylemek istiyorum, ben ilk defa küçürek hikâye türünde okudum ve bu da bu yazardan okuduğum ilk kitaptı. Kendisi de bu küçürek hikâye türünün babası olurmuş. İtiraf etmeliyim ki Küçürek hikâye türü bana çok gereksiz ve sokak edebiyatı gibi geliyor. Günümüzdeki, "önüne gelen kitap yazıyor" durumunu destekleyen bir tür olduğunu düşünüyorum ama tabiki bu benim düşüncem. Son zamanlarda çıkan, popüler olan bu taze edebiyat türü, iyi bir okur olarak beni çok rahatsız ediyor. Fakat daha önce de dediğim gibi, bu durumun sadece benim bu türü anlamamamdan kaynaklanıyor olmasını diliyorum. Belki de daha önce hiç okumadığımdan dolayı böyle bodaslama okuyunca anlayamadım, ısınamadım. Fakat şu anki düşüncelerim bu tür ve bu kitap için budur ve değişmeyecektir. Ben her şeye rağmen, bu kitap bana tavsiye edildiğinde de önyargılı davranmadım (çünkü öyle biri değilim) ve bir şans verdim. Pişmanım ama olsun. Bu kitabı çok sonra tekrardan okumayı ve yorumlamayı düşünüyorum. Umarım o zaman kitap hakkındaki düşüncelerim olumlu yönde değişir. Eğer o zamanda şimdi hissettiklerimin aynısını hissedersem bilin ki kitap gerçekten kötüdür. Kitabın arkasındaki sözlüğü de hiç beğenmedim. Bu arada kitabın tek güzel yanını, benim tek olumlu eleştirimi de söyleyeyim: Kitapta güzel eserlerden (daha doğrusu benim favori olarak adlandırdığım önemli eserlerden, önemli şeylerden diyebiliriz) alıntı vardı. Ve itiraf etmek gerekirse sonlara doğru bazı hikayelerin sadece, bakın sadece diyorum, giriş kısımları (yani yarım sayfa ve hatta yarım sayfadan da az bir bir bölümü) güzeldi. Eğer bu kitabı okuyanlar varsa onların da yorumlarını beklerim (saygı çerçevesi içinde tabii ki) .
Pera Mera
Pera MeraMurat Yalçın (Editör) · Can Yayınları · 201718 okunma
·
144 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.