Gönderi

"Bunu atlatacağını düşünmüştüm, acısı tamamen geçince yine sıcak, sevgi dolu olacağını, yine bana ilk geldiğindeki vahşi, doymak bilmez merakla, müptela bilinçle, seni ta Paris'e, hücreme getiren o bilgiye açlıkla dolacağını düşünmüştüm. Bunu senin yok olamayacak bir parçan sanmıştım. Ve acın dindiğinde, Claudia'nın ölümündeki katkım yüzünden beni affedeceğini düşünmüştüm. Seni hiç sevmedi, biliyorsun. Benim seni sevdiğim gibi, senin ikimizi de sevdiğin gibi sevmedi. Bunu biliyordum! Anlıyordum! Seni kucaklayıp saracağımı sanıyordum. Zamanın önümüzde açılacağını, birbirimizin öğretmeni olacağımızı sanıyordum. Sana mutluluk veren her şey bana da mutluluk verecekti; ben senin ızdırabının koruyucusu olacaktım. Benim gücüm senin gücün olacaktı. Kuvvetim de öyle. Ama sen içinde ölüsün bana karşı, soğuksun, erişemediğim bir yerdesin! Sanki burada, yanında değilim. Seninle burada olmayınca da hiç yokmuşum gibi korkunç bir duyguya kapılıyorum. Sen, sevemediğim, anlayamadığım çizgilerin, katı şekillerin olduğu o tuhaf, modern resimler kadar soğuk ve benden uzaksın, bu çağın insan şekli içermeyen o katı mekanik heykelleri kadar yabancısın. Senin yanındayken ürperiyorum. Gözlerine bakıyorum, kendi aksimi göremiyorum..."
Sayfa 329
·
82 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.