Gönderi

416 syf.
·
Not rated
"I did it thirty-five minutes ago"
Çizgi roman türü arketiplere dayalı hikaye anlatıcılığının modern bir yorumu olması nedeniyle psikoloji ile yakından alakalıdır. Ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan bu tür, mitolojik hikaye anlatıcılığında belirgin olan "toplum için kahraman" temasından uzaklaşmıştır. Modern çizgi romanlar, zamanın ruhu gereği, esas olarak Kant'ın "otonom birey" ve metodolojik olarak Shakespeare'in "bireysel katarsis" yaklaşımları ile şekillenmiştir. Bu nedenle neredeyse bütün süper kahraman hikayeleri kahramanlarının kişisel etik kaygıları etrafında şekillenir (bkz. rasyonalist Batman ya da katolik Daredevil). Alan Moore, Watchmen ile "Süper kahramanların eylemleri içinde yaşadıkları toplum üzerinde nasıl etkiler bırakır?" sorusu ile ilgilenerek, çizgi roman türüne yepyeni bir soluk getiriyor. Bu anlamda Watchmen, tıpkı daha sonra The Wire'ın yapacağı gibi, kişisel katarsis yerine Antik Yunan Tragedyalarında hakim olan toplumsal yozlaşma temasını hikayenin merkezine alıyor. Watchmen bu bakış açısı ile okunduğunda, Moore'un ortaya attığı etik problem (Who watches the Watchmen/Gözcüleri kim gözlüyor) daha anlaşılabilir bir hale geliyor. Neticede finalde Ozymandias'ın Roschach'a söylediği "düğmeye 35 dakika önce bastım" sözü de bununla alakalı değil mi?
Watchmen
WatchmenAlan Moore · Gerekli Şeyler · 2009992 okunma
67 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.