Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

88 syf.
7/10 puan verdi
·
15 saatte okudu
Alışılagelmiş Sadık Hidayet kitaplarından çok daha farklı geldi bana. Normalde Sadık Hidayet’in yazılarında ağır bir karamsarlık ve duygusal anlamda yoğun bir anlatım mevcutken bu kitap daha sakin, yer yer mizahın olduğu hoş bir anlatıma sahipti. Kitap yedi farklı öyküden oluşuyor. İlk öykü olan Aylak Köpek’te bir köpeğin gözünden olaylar anlatılıyor bize. İnsanların acımasızlıkları, köpeğin bu durumlar karşısında çaresizce ayakta durmaya çalışması çok güzel anlatılıyor. Her şeye rağmen köpeğin gene de insanlara zaman zaman güvenmesi sanırım yazarın henüz insanlara olan inancını kaybetmediğini anlatıyordu bize. İkinci öykü Kerec Don Juanı ise bildiğimiz romantik hikayeleri tiye alan bir yapıya sahipti. Öyküdeki karakterlerin hepsi de bildiğimiz o ilkeleri olan tutarlı romantik karakterlerden son derece farklıydı. Yer yer oldukça gülünç yer yer de kaybolmuş gibi bir haldelerdi. Bu tutarsızlılar öyküyü ilgi çekici ve keyifli bir hale büründürmüştü bence. Üçüncü öykü Çıkmaz ise 22 yıl sonra doğup büyüdüğü topraklara dönen Şerif’i anlatıyordu. Şerif’in insanlara, çevreye ve olaylara karşı kayıtsızlığı modern insanın bir yansıması gibiydi. Ama daha sonra bunun temel sebebinin geçmişteki ağır bir pişmanlık olduğunu gördük. Aslında bu davranışları sadece bir savunma mekanizmasıydı. Bu şekilde Şerif kendisini güvenli bir alana hapsediyordu. Ama sonra geçmişten gelen tatlı bir ayrıntı bunların değişmesine sebep oldu. Şerif’i de haliyle bu yeni duruma sıkı sıkı sarılırken bulduk. Belki de kitaptaki en hüzünlü öykü buydu. Dördüncü öykü Katya kitabın en zayıf öyküsüydü bence. Basit bir karakterin ağzından basit bir öykü vardı sadece. Sempati duyabildiğim bir olay veya karakter olmadı maalesef. Bilakis Avusturyalı adam ve Katya’ya karşı bir antipati duydum. Beşinci öykü Taht-ı Ebû Nasr ise oldukça ilginçti. Bilimle birlikte eski zamanlardaki büyü ve tılsımın harmanlandığı bir garip aşk hikayesini içeren bir öyküydü. Hem masalsı bir yanı vardı hem de mistik bir anlatımla bezenmiş bir gerilim içeriyordu. Sadık Hidayet’in böyle ilginç bir tarz denemesine şaşırdım. Aslında bu öykü daha uzun şekilde yazılıp tek bir kitap haline de getirilebilirdi. Öylesini de okumayı çok isterdim. Altıncı öykü ise Tecelli’ydi. Bu öyküde ana karakter her ne kadar mutsuz evliliği olan ve sevgilisiyle buluşmaya çalışan bir kadın olan Hasmik gibi görünse de aslında kemancı Vasiliç’i anlatmak istiyordu bence Sadık Hidayet. Sadece Hasmik’i bunun için bir basamak olarak kullanmıştı. Vasiliç sanatını yaparken adeta dünyadan özgürce koparken normal zamanlarında ise yalnızlığıyla boğuşmaya çalışan ve bu yalnızlığı da başka insanlarla gidermeye çalışan ama beklediği karşılığı bir türlü alamayan kaybolmuş bir ruh gibiydi. Öykünün en sonu ise oldukça vurucuydu. Bir taraftan sanatını icra ederken diğer taraftan Hasmik’in onu dinlemesi hem Vasiliç’i yalnızlığından kurtarıyor hem de kemanı çalışını bambaşka bir seviyeye çıkarıyordu. Belki de uzun zamandan sonra ilk defa mutlu oluyordu bu kısacık zaman diliminde. Ama Hasmik onu bırakıp gidince maalesef kemanını bırakıyor ve adeta pes edercesine gene o yalnız olduğu dünyaya dönüyordu. Yedinci ve son öykü Karanlık Oda’ydı. Bu öyküde her şeyden kendini soyutlamayı tercih eden ve böyle mutlu olabilen biri vardı. Gündelik hayatın dayattığı her şeye sırt çevirmiş, gerçekten özgür olabileceği bir yerde huzur içinde inzivaya çekilmek onun için gerçekten yaşamak anlamına geliyordu. Böyle davranmadan önce de insanların mutlu olmak adına yaptıkları her şeyi denemesi ve sonra kendi bildiği yolu seçmesi şüphesiz kararını daha bir anlamlı ve tutarlı kılıyordu. Belki de bu öyküde Sadık Hidayet biraz da kendisini anlatıyordu.
Aylak Köpek
Aylak KöpekSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 20212,737 okunma
··
1.249 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.