Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

336 syf.
·
Puan vermedi
İran sineması (s)imgeler sineması Sinema, çağdaş dünyada en etkili ve önemli mesaj aracıdır. Toplumların dünya üzerinde kendi varoluşunu dönemin şartlarını kullanarak kendi gözlem ve toplumunu tanıtması gerekir. Tanınmak, var olmaktır. İçine kapanmak yok sayılmayı kabul etmektir. Bu açıdan toplumlar için en tehlikeli şey eylemsizliktir. İran sineması sancılarla büyüyen bir platform. Bugün dünyada gerçekliği gerçeğe en yakın anlatan, gerçek konuların etrafında gezen, kişiye bir mesajı muhakkak veren dram ağırlıklı bir perdeye sahiptir. Sinema, Iran''in modern bir dünyada dini bir yaşama ama tarzı oluşturma tecrübesi sırasında, sanatçıların kendilerini özgür hissettikleri bir estetik alan durumundadır. Bu alan, modernlikle din arasındaki anlaşmazlık konularının açıkça tartışılmaya başlandığı bir zemine dönüştü. Sinema, düşünce özgürlügünden siyasal ve kültürel kurumların yapısına, sansürün ölçülerinden sivil topluma, emri bil maruf nehyi anil münker''den hicaba varincaya kadar bir dizi kurum ve kavramin tartisilmasinin zemini oldu. Günümüzde kendine özgü dilini tüm dünyaya kanıtlayan İran Sineması, son dönemlerde oldukça popüler ve merak edilen bir tür olarak karşımıza çıkıyor. Günümüze kadar gelen bu başarının aşamaları yıllar almıştır. Devrim öncesi ve sonrası sinema. Sinemada kadın. Sinemada konu. Sinemada amaç. Sinemada aktör. Sinema ve gölgeleri (din, mezhep, popüler markalar...) Sinema giyim, tesettür. Devrim öncesi ve sonrası toplumsal hayat. Humeyni’nin sinema görüşleri ve hayata etkileri. Temelde en önemli değişmez ilkeleri şudur. “Emri bil maruf nehyi anil münker” İslam dininin temel kaidelerinden biridir. Her Müslümanın temel görevlerinden biri etrafındaki insanlara iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmaktır. Farabi sinema enstitüsü İran için temeli atılmış en güzel şey diyebiliriz. Gündemi her zaman canlı tutmuş. Her statüden insanı buna zorlamıştır. Çağın gereği olan bir teknolojiyi yok saymak dindarlık değildir. Dini anlatmaya bir araç olarak akıllıca kullanabilmektir. Sinema bir namaz, oruç anlatma değil, bir iyilik, aile, dostluk, arkadaşlık, eş olma, öğretmen olma, anne baba olma, satıcı olma, evlenmek isteme, bekar kalma, savaş, barış,.... her konuda ahlak ve erdemi yansıtabilmeyi ilke edinmiş. Ahlak sinemanın başlıca konusudur. Bu yüzden giyim kuşam, aktör ve aktrislerin yakınlaşması gibi konulara kurallar koymuşlardır. Etnik kökeni dine dayalı bir coğrafyadan beklenen kurallarla bir özgün dünya kuruyorlar. İran sinemasının ilk büyük hamlesini 1971'de Dariush Mehrjui’nin Venedik film festivali Altın Askan ödüllü filmi "inek" ile yaşamış olsa da, 80'lerin ortasından itibaren bir rönesans yaşadı İran sineması, özellikle Abbas Kiorastami, Amir Naderi ve Mohsen Makhmalbaf gibi ustaların sayesinde. Sansürden dolayı içerik olarak daha basit, genelde çocukların merkez rollerde olduğu filmler çekmeye başladılar. Bunlar da, batıdaki film festivallerinde cok beğenildi, bir sürü ödül sahibi oldular. Çocukların merkezde oldugu filmler ile sinemayı canlı tutmaya çalıştılar. Sinemanın devrimde yaşadıklarını anlatan filmler içinde Gülçehre aşka, sinemaya, topluma ve en nihayetinde ateşe verilen sinemalara değinir. Çünkü sinemalar içinde seyirciler varken yakılıyordu. Hatta birçok kişinin ölümü ile sonuçlanan yangınlar yaşandı. 90'ların sonundan itibaren, reformistlerin başa gelmesinden sonra, birkac kadın yönetmen de film cekmeye başladı, feminist içeriklerin bir kısımı sinemaya sızdı. Hatta Makhmalbaf ve Kiorastami de İran’da iceriginden dolayı gösterilemeyen filmler çektiler. Her türlü olumsuzluğun içinde bir tutku vardı onlar için. Festivallerde boy göstermeyi hiç terk etmediler. Ödül alan, kabul edilen filimlerinde kabul edilme nedenlerini bile irdelediler. Film İran ve değerlerini eleştiren bir filmse ve bu aslında festival ödülü değil de dünyaya İran’ı kötü gösterme niyeti taşıyan bir adımsa geri çekildiler. Yaptıklarını ve yapmadıklarını hep sorguladılar. Din adamlarının da sinemayı haramdan uzak gördüğü zamanlara kadar mücadele ettiler. Bilinen yönetmenleri için: Abbas Kyarüstemi İran sinemasını dünyaya duyuran, dünyanın bakışını buraya çeken insan olarak bilinir. Kimilerine göre iran sinemasının şairi. Kirazın Tadı Arkadaşımın Evi Nerede? Yakın Plan Rüzgar Bizi Sürükleyecek Filmleri çok bilinen filimleridir. Konular ölüm ve yaşam arasındaki kayıtsızlık, dostluk ve emanet, gerçeklik, hayat... İran filimlerinde serim, düğüm, çözüm şeklinde bir olay örgüsü yoktur. Sonuç yani çözüm izleyiciye bırakılır. Daryuş Mehrcui en ünlü çalışması "gav, “öküz" Gav sinemanın parlamasını, kısa sürelide olsa ses getirmesini sağlamış ve önemliler arasına girmiş bir filmdir. Yoksulluğun içinde sahip olunan tek bir inek için tüm bir köyün varlığı ifade ediliyor. Yokluk insanı ne hale koyar; yoksullukta yok olmak. Siyah beyaz ağır bir dramdır. İran sinemasında yeni dalga'nın başlangıcı olan filmdir gaav (1969). Hani soru soran, sorduran sanat eseri, cevaplayandan daha çok yakındır başarıya: komşumuzla aşağı yukarı aynı günahları işlerken onlardan nefret ettiren şey nedir? Bir canlıyı başka bir canlıya, onu kaybedince kendini de kaybettirecek kadar derinden bağlayan nedir? Öyle ya da böyle kendisini kaybetmiş insanlara hayvanlardan aşağıdaymış gibi, hiç acımadan ya da belki daha kötüsü acıyarak baktıran nedir? Leyla filminde aşk ve uğruna yapılacakları ve fedakarlığın boyutları anlatılır. Aşkı uğruna bir kadın nelerden vazgeçebilir. Bir problem varsa genelde aşk feda edilir. Muhsin Mahmelbaf İran sinemasının okul'unu evinde kuran kişidir. Sinemadaki var oluşunu şöyle ifade eder: ''Çocukken camiye gitmeye başladığımda insanlığı kurtarmak istiyordum. Biraz daha büyüdükten sonra ülkemi kurtarmak istedim ve şimdi düşünüyorum da sadece kendimi kurtarmak için film yapıyorum. Film yaparak kendimin bir temsilini yaratıyorum ve böylece kendimi sonradan inceleyip 'şimdi nerelere gelmişim' diye sorabiliyorum." Ekmek ve Çiçek Kara Tahta Boykot Bilinen filimlerinde izleme fırsatı bulduğum güzel filmlerdir. Filmlerin içeriği yönetmenin siyasi görüş besleyip sol yanlısı olduğunu gösterir. Ekmek ve Çiçek onun siyasi görüşünün ıslandığı zamanları anlatsa da Boykot tam bir siyasi çekişme filmidir. Devrim öncesi İran'da geçen, film komünist eğilimleri nedeniyle ölüm cezasına çarptırılanValeh ( Macid Majidi )adlı genç bir adamın hikayesini anlatıyor. Filmin Makhmalbaf'ın kendi deneyimlerine dayandığına inanılıyor. Gerçeklik algısı ve yaşananlar ilgi çekicidir. Eski bir film olduğu için görüntü daha silik renklerlerdir. Konunun sağlamlığı rengi asla istemez bunu kanıtlar niteliktedir. Behmen Kubadi İranlı Kürt film yönetmendir. Savaş temalı filmleri çocuklar üzerinden anlatır. Kaplumbağalar da Uçar filminde kız, çocuk ve kolsuz olan abinin (çocuk) zorlu hayatı anlatılır. Çok sarsıcı, rahatsız edici bir filmdir ya da gerçeğin ya kendisidir. Irak savaşına değinir. Sarhoş Atlar Zamanı’da yoksulluk, savaş ve yaşamak üçgenine değinir. Yarım Ay, müzikleri ve konusu ile ilgi çekicidir. Müzik yapması yasaklı kadınlar anlatılır. Deflerin çalınma sahnesi efsanedir. Bazı topraklarda yükselmeyen ses enstrümanla doldurulur. Kaplumbağalar da Uçar Sarhoş Atlar Zamanı Gergedan Mevsimi Yarım Ay Etkileyici filmlerdir. Mecid Mecidi İranlı yönetmen, film yapımcısı ve senaristtir. Mecidi, yaptığı filmleriyle birçok tema ve türler üzerinde durarak birçok uluslararası ödül kazanmıştır. Cennetin Rengi Muhammed (sav) Baran Serçenin Şarkısı Baba Söğüt Ağacı Kaçakçı Cennetin Çoçukları Tüm filimlerinde ayrı konular ve sarsıcı farklılarla veren bir yönetmen. Benim için popülerliği daha çok olan yönetmendir. Çocuk temalı filimleri çok etkileyicidir. Hint sinemasında Amir Khan neyse İran sineması için Mecid Mecid’i odur benim için. Muhammed filmini çekerken yaşadığı zorlukları ve bizim dinimizi anlatmamızı haz. İsa ve hz. Musa konulu filmlerin çoğunluğu ile anlatır. Gandi ve Buda üzerine birçok film varken bizde sadece Mecid Mecidi’nin Muhammed filmi ve Suriye asıllı Mustafa Akad’ın Çağrı filmi vardır. Bu alanda müslüman ülkeler olarak daha çok dertli olmamız gerektiğini ifade etmiştir. Daha çok güçlü yönetmen var. Kitapta yönetmenlerin yaşadıkları zorluklar ve aşamalarından söz edilir. Tarihi bir geçmişi baz aldığı ve araştırma içeriği çok fazla olduğu için bu alanı sevenlere kitabı tavsiye ederim. Benim için okumak keyifliydi. Bildiğim filimlerin olması daha da güzelleştirdi bu durumu. Kitap bölümlerden oluşuyor. Sonlara doğru filmler ve filmler hakkında bilgiler mevcuttur. Benim anlattığım filmler benim izlediklerimin bir kısmı ile sınırlıdır. Durum konularını seviyor,sonunu kendiniz çizmek istiyorsanız İran filimlerini izleyiniz. Son olarak yönetmen ayrımı yapmadan birkaç filmi daha önererek bitirmek istiyorum. Satıcı Bir Ayrılık Persepolis (animasyon tarzında eleştiri filmidir. Yönetim ve kadınlar üzerin de durur. İzlenilmeli. Her şeyin iki yüzü vardır. Yansıyanın da yansıtanın da.) Allah Yakındır Altın ve Bakır Yağmur Köşelerinde İran Yetimhanesi Gülçehre Soraya’yı Taşlamak Hışşşş Kızlar Bağırmaz Bab’ Aziz Elly Hakkında Hayalin Şirin Tadı Kelebekler Resim Havuzu Heiran Sonsuzluk ve Bir Gün .... Çok güzel filmlerdir. Ülkemizde de İran sineması popülerliği son zamanlarda artmıştır. Buna dizileri de eklenmiştir. Özellikle mahremiyete önem vermeleri filimleri daha ilgi çekici yapan yanlarındandır. Etnik olarak aynı olduğumuz için bu kültüre yabancı değiliz. Kapalı bir toplumun dünya sinemasında yer edinmesinin aşamaları anlatılıyor. İlgilisine güzle bilgiler katacak bir kitap. Keyifli okumalar!
Şark'ın Şiiri: İran Sineması
Şark'ın Şiiri: İran SinemasıCihan Aktaş · Kapı Yayınları · 200534 okunma
··
1.010 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.