Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

464 syf.
·
Puan vermedi
şahane bir kitap
Hokka ile kalemi ve yazmakta olan şeyleri tanıklığa çağırıyorum. Yanıltıcı akşam karanlığını, geceyi ve gecenin canlandırdığı her şeyi tanıklığa çağırıyorum. Ayın on dördü ile şafak vaktini tanıklığa çağırıyorum. Kıyamet gününü ve kendi kendini kınayan ruhu tanıklığa çağırıyorum. Her insanın daima zararda olduğuna dair, her şeyin başlangıcı ve sonu olan zamanı tanıklığa çağırıyorum Hakikat nedir ? Bu kitap bu soruyu kendimize uzun uzadıya soracağımız bir kapıyı aralıyor. Derviş Nuri üstelik bunu insanın en savunmasız belki de en tabusu olduğu yerden sorgulamaya başlıyor. Allah'ı ve bu dünya denkleminde Derviş Nuri ve ailesine düşen payı onunla birlikte okuyucuda kendi hayatı üzerinden ele alıyor. “ Benim bir yüreğim var, o da acıyla dolu şimdi. Duam, cezam, hayatım, ölümüm, hep dünyayı yaratan Allah’a; acımsa bana aittir.” Ne için buradayız bu dünyanın bir derdi mi var yoksa bütün mesele bizim içimizdeki dünyada mı olup bitiveriyor. Dış dünyamızda kadere teslim olalım iyi ya iç dünyamız kalbimizin sahipleri işte onları tüm özgürlüğümüzle biz yerleştiriyoruz ya oraya bunun sevincini de kederini de nasıl bizden başkasına yükleyebiliriz ki ? “Herkesin geziye çıkmasını, hatta gereğinden çok aynı yerde kalmamasını sağlamak gerekir. İnsan ağaç değildir. İnsanın mutsuzluğu bağlılıktır. Bağlılık insanın cesaretini yok eder, kendine güvenini azaltır. Bir yere bağlanmakla insan, uygun olmayanlar dahil, bütün şartları kabullenmiş ve kendisini bekleyen belirsizlikle kendi kendini korkutmuş olur. Değişiklik ona, terk etmek, elde ettiklerini yitirmek gibi görünür. İşgal ettiği yere gelip başkasının yerleşeceğini, kendisinin de her şeye yeniden başlamak zorunda kalacağını sanır. Gerçek yaşlılığın başlangıcı , yerleşmektir. Korkmadığı sürece, gençtir insan. Aynı yerde kaldıkça ya katlanır ya saldırır. Gitmekle, özgürlüğünü korumaya, çevreyle birlikte benimsemediği yaşama koşullarını değiştirmeye hazırlıklı olduğunu gösterir. Ama nereye, nasıl gidebilir insan?” Derviş Nuri bir Mevlevi şeyhi ve kardeşi suçsuz yere tutuklanıp idam edildikten sonra kendisiyle çetin bir savaşa giriyor. “Şimdi ben neyim? Ödlek bir kardeş mi, yoksa inançsız bir derviş miyim? insanlara olan sevgimi mi yitirdim, yoksa inancım mı zayıfladı? İnsan şeklini mi, inancımı mı yoksa ikisini birden mi yitirdim ben?” Kardeşinin ölümü ile adaleti arayan, sorgulayan kendi iç hesaplaşmalarına tanıklık ettiğimiz Derviş Nuri ile okuyucuda dünyanın bu koca anlamsızlığı ile karşı karşıya kalıyor. Belki de bu kitabı bu denli insanın içine işler kılan şey yalnızca karakter isimlerinin kurgu olmasıdır. Kitabın yazarı Meşa Selimoviç de ağabeyinin işlemediği bir suç yüzünden idam edilmesine tanıklık etmiş. Hepimizin bu dünyayla, kendi dünyasıyla iç hesaplaşmaları var kitapta ise yazar tasavvufi bir yoldan cevaplara gidiyor. “Karanlıklar içinde olan bir insana, bütün engeller aşılmaz, bütün güçlükler yenilmez görülür. Ama üzerinden bu miskinliği atıp yüreklendikten sonra, insanın önünde daha önce hiç sezmediği yollar açılır, daracık ve tehditlerle dolu olan dünyası birdenbire genişler.” Esasında tüm olay örgüsü Derviş Nuri’nin kardeş kaybı üzerine kurulu ancak her sayfasında her satırında dikkatli ve düşünerek belki tekrar tekrar okuyarak ilerlemek okuyucusu için alacağı verimi arttıracaktır. Elimden gelse tüm kitabı alıntılamak isterim. Kitapta geçen olaylar örgüsü kurgu olsa da yaşanan duygular gerçek. Evet kayıplar çok acı ama neyse ki kavuşacağız, kendi iç yolculuğumuzu en doğru cevapları bulmuş şekilde tamamlamamız dileğimle. Yolun sonunda buluşmak ümidiyle.
Derviş ve Ölüm
Derviş ve ÖlümMeşa Selimoviç · Timaş Yayınları · 20141,730 okunma
·
791 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.