Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

224 syf.
·
Puan vermedi
Benim Gözümde Deniz Feneri
Hakkında sürekli bir şeyler duyduğum, okuduğum, bilinç akışı tekniğinin mucidinin kitabını okuma onuruna eriştim sonunda. Daha önce Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ında farkında olmadığım bir okumayla bilinç akışı tekniğini aslında görmüştüm. Ama bu sefer bilinç akışı tekniği nedir anlamak için o gözle okudum. Peki neymiş bilinç akışı. Uzun uzun cümlelermiş, olaylardan ve diyaloglardan daha çok iç monologlarmış, hatta bu iç monologlar öyle aktarılıyor ki flaş patlaması gibi araya giren başka düşünceler, o an gördüğü bir şeyle anında değişen düşünceler şeklinde tezahür ediyor. Duygu ve düşünceler benzetmelerle ve simgelerle anlatılıyor ki okurken bu çok yoruyor insanı. Bir şiiri anlamaya çalışmak gibi okuduğum cümlelerin arkasındaki ana düşünceyi anlamaya çalışmak zaman zaman bir paragraf yada bir sayfada dakikalarca düşünmeme sebep oldu. Bu kadar zorlanmama rağmen şiirsel anlatım hoşuma gitti ve beni başka dünyalara ışınladı diyebilirim. Bu kitap vesilesiyle yeniden incelediğim edebi akımlar ve edebiyatın tarihsel gelişim süreci ile ilgili şunu farkettim ki; aynı insanlığın gelişimi gibi kolaydan zora doğru bir ilerleyiş var. Yani daha önceleri önemli kişiler ve olaylar hakkında romanlar yazılırken süreç evrilerek önemsiz yada geri planda kalmış basit sıradan diye tarif edebileceğimiz ama öyle olmayan kişilerin iç dünyaları ve dünyayı algılayış biçimleriyle ilgili romanlar hikayeler yazılmaya başlanmış. Düz bir zaman akışı, olayların normal sırasına göre anlatılmasından vazgeçilmiş, zaman kahramanın gözünde yada anlatıcının zihninde katmanlar halinde oluşmaya başlamış, aynı şekilde olaylar da düz sıralı değil kahramanın yada anlatıcının zihninde ki sıraya göre aktarılmıştır. Şu anda aslında bende bir şey anlatsam sanırım olayların oluş sırasına göre değil bendeki önem sırasına göre anlatırdım. Edebi akımlardaki klasik dönem, modern dönem ve post modern dönem ayrımı ve neler getirdiği konusunda zihnim biraz daha netleşmeye başladı. Örneğin Emrah Sefa Gürkan’ın youtube videolarını başta anlamakta güçlük çekerken zamanla hem daha iyi anlamaya başladığım gibi daha da zorlaşmasını çeşitlenmesini istedim. Okuyucu kitlesi de aynen öyle. Zamanla okuyarak gelişen zihin daha çetrefil bir okuma deneyimi istiyor. Bulmaca çözer gibi konuları çözmek, simgelerin altında yatan gerçekleri keşfetmek istiyor. Okuduğum kitaplarda anlamadığım bir kelimenin sebep olduğu zihnimde tam oturmayan cümle nedeniyle sözlükten o kelimenin anlamına bakıp tekrar okuduğum da yaşadığım aydınlanma çok keyif verici. Günümüz okuru da benzer şekilde karmaşık olay kurgusunu çözüp yeni şeyler öğrenmek istiyor. Biraz önce Sevan Nişanyan’ın Elifin öküzü Yada sürprizler kitabı hakkında araştırma yaparken okuyucuların yeni şeyler öğrenmeyle ilgili tecrübelerini aktarmaları çok ilginç ve heyecan vericiydi. Buradan da gördüğüm kadarıyla tekrar tekrar ve yeniden vurgulamak istiyorum ki okuyucular bulmaca çözmek ve yeni şeyler öğrenmek istiyor. Tekrar kitaba dönmek gerekirse yukarıda sıraladığım ve aslında okuma sürecimizin evrildiği noktayı anlatmaya çalıştığım durum bu kitabı okurken aklıma gelen şeylerdi. İkinci okuyuşumda daha fazla keyif aldığımı söyleyebilirim. Diğer husus kitabın ilk bölümü insanı çok bayıyor. İkinci ve üçüncü bölüm daha hızlı okunuyor. Belkide yazarın yazma stiline alıştığım için böyle oluyor bilemiyorum. İlk okuyuşlarımda gözüm yazıyı okusa da zihnim başka dünyalara kayıp gidiyordu. Burada tekrar konunun dışına çıkıp Aytuğ Akdoğan’ın edebiyat klişeleri ve zaman isimli youtube videosunda aklıma kazınan kısımla ilgili yazmak istiyorum. Zihnimize takılan şeyler çözemediğimiz sorunlarla ilgili şeyler olduğunu söylüyor. Zihnimizi meşgul eden şeyleri çözümleyebilsek bir daha bizi meşgül etmeyecek, bir daha düşünmeyeceğiz o şeyleri ama bir türlü kurtulamıyoruz. Yazmanın terapi edici gücü sanırım tamda bununla ilgili. Bizim için sorun teşkil eden şeyleri anlatsak zihnimizden söküp atacağız onları belki ama vakti mi gelmedi yazacak gücümüz mü yok, yoksa tam manasıyla onu henüz keşfedemedik mi bilmem ama zihnimizi hala meşgül ediyor. Mina Urgan’a Woolf gibi babasıyla sorunlar yaşayan bir kişi iken bu kitabı bitirdiğinde aynı Woolf gibi babasıyla arasındaki buzları erittiğini söylüyor. Kimi yazarak zihnindeki sorunları çözüyor, kimiyse yazılanları okuyarak. Deniz fenerine dönecek olursak, kitaba odaklanmak ve okumak bir hayli zordu. Okumayı sürdürmek diyeceğim ama okumayı sürdürmek nedense çokta sorun olmadı. Hatta bazen sayfa numaralarına baktığımda bu kadar çok sayfa okumuş olmak garip geliyordu. 1000kitap.com da bir kullanıcı yazmış okumak zor olsada okumaya devam etme konusunda sizi sürekli bir şeyler itiyor ve okumaya devam ediyorsunuz. Gerçektende öyle oluyor. Birazda kitabın içeriği hakkında yazacak olursak: kahramanlarımız Mrs. Ramsay onun kocası Mr. Ramsay (şunu belirtmeden geçmek istemiyorum, kitabı okumayı zorlaştıran etkenlerden biri bu; Mrs. Ve Mr. İfadeleri. Herşeyi Türkçeleştirdiniz bunda niçin tereddüt ettiniz Bayan Ramsay yada Bay ramsay. Sürekli hangisi bay hangisi bayan anlamına geliyor diye düşünmekten yoruldum. Anlatılan konuları sırf bu yüzden birbirine karıştırdım) romanda yazarımızın kişiliğini simgeleyen Lily, Bayan Ramsay’in Lily ile aralarını yapmaya çalıştığı beyefendi, Ramsay ailesinin çocukları, Birbirine kur yapan ve kitabın sonunda kötü bir evlilikleri olduğunu öğrendiğimiz çift, tırnaklarıyla kazıyarak gelmiş ama düşünceleri fakir olan Lily’nin kendine düşman bellediği asistan beyefendi ve tabi ki deniz feneri. Kitabı okurken Google dan Lily’nin roman boyunca bitirmeye çalıştığı resmini de buldum. Bu arada şunu belirteyim ki resmi bulunca rahatladığımı hissettim. Bir diğer husus roman boyunca anlatılan bitkiler zihnimde şu fikrin oluşmasını sağladı. Romana fener çiçeği, yada salkım çiçeği gibi görsele hitap eden yada okuyucunun merakını uyandıran güzel şeyler. Nasılsa artık hepimizin elinin altında akıllı telefonlar ve tabletler var. Okuyucuyu daha da işin içine katmak için bu nasıl bir çiçekmiş yada nasıl bir bitkiymiş dedirtip bakmasını sağlamak güzel bir yöntem. Mina urgan’ın babasıyla yaşadığı sorunu bu romanda Bay ramsay ve çocuklarının arasındaki sorunun çözülmesiyle çözdüğünü okuduktan sonra özellikle bu bölümlere dikkat ettim. Ve gerçekten Woolf’un bu romanı babasıyla arasındaki sorunu çözmek için yazdığına kanaat getirdim. O hırçın, kibirli, eril karakter romanın sonunda nasılda pamuk kıvamında bir kişiliğe dönüşüyor çok etkileyici.
Deniz Feneri
Deniz FeneriVirginia Woolf · İş Bankası Kültür Yayınları · 20215,8bin okunma
·
114 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.