Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

368 syf.
10/10 puan verdi
·
384 günde okudu
Doğu ve Batı Arasında İslam
Doğu ve Batı Arasında İslamAliya İzzetbegoviç
9.1/10 · 3.488 okunma
·
43 görüntüleme
Gül okurunun profil resmi
Uzunca bir paragrafa denk geldim (s. 162). Çok güzel...
Gül okurunun profil resmi
Yine bir "tüm kitabı alıntılama" iştiyakıyla karşı karşıya kalındı.
Gül okurunun profil resmi
~Bu kitap teoloji değildir; yazarı da teolog değildir. Bu bakımdan kitap, doğrusu aranırsa, İslâm'ı bugünkü neslin konuştuğu ve anladığı dile "tercüme" teşebbüsüdür. Bu husus bazı hata ve noksanlıklarını izah edebilir; çünkü "kusursuz tercüme" yoktur.~ (s. 26)
Gül okurunun profil resmi
Artık sana odaklanabilirim. Kaldığım yerden devam...
Gül okurunun profil resmi
Kaç aydır elime alıp okuyamıyorum. Üzgünüm...
Gül okurunun profil resmi
Yine okuyamıyorum. Bitmeye niyetin yok mu güzellik?..
Gül okurunun profil resmi
#152196704 Ne muazzam, bir o kadar da sade bir son...
Gül okurunun profil resmi
Güneş, şuh ve perdesiz tecellilerle Şarktan gelirse de Şark ve Garp kayıtlarından kurtuluncaya kadar gönlüm hararetinden yanmaktadır. Kendi Maşrikından şerhoş cilvelerle çıkıyor, bütün ufukları elde etmek için. Onun fıtratı, Şark ve Garptan yüksektir, gerçi nesep bakımından Şarklı ise de... Kitaba giriş yapılmadan önce Muhammed İkbal'e ait bu satırlar karşılıyor bizi. Belki de Aliya, "Doğu Batı Arasında İslam" ismini bu şiirin "şark ve garp"ından esinlenerek seçmiştir. Ve ben, inceleme yazma yeteneğinden yoksun olduğum için buradayım. Madem inceleme yazamıyorum, hiç değilse okurken zevkten dört köşe olduğum bu kitap hakkındaki duygu ve düşüncelerimi "yorum" adı altında ifade etmeliyim. Kendime saygım olmasa bile okuduklarıma saygımdan bunu yapmalıyım.    Üç yüz altmış beş gündür okunmayı bekleyen bir Aliya klasiğini de bitirmiş bulunmaktayım şükür ki. Kitabı elime alıp sayfaları hızlıca çevirdiğimde -olağanın aksine- çokça not aldığım göze çarpıyor. Yazmaya değer bir fikrim olmadığında bile, muhakkak sayfa kenarlarını hislerimle doldurmuşum. Bu da Aliya'nın benim için önemini gösteriyor. Yazdıklarını orijinal dilinden okuma imkânım olmasa da (şimdilik), onunla aramda azımsanmayacak derecede bir ortaklık sezinliyorum.    Kitaba başladığımda üzerinde en çok durduğum, internetten de araştırmalar yapmaya çalıştığım kısım "Zıddiyetler Cetveli" adı altındaki kısım oldu. "Giriş"e mündemiç bu kısım; ilk kez duyduğum ve henüz tam anlamıyla literatüre geçmeyen (en azından Türkçe kaynaklarda) birtakım kavramları da içinde barındırıyordu. Okurken ve araştırırken oldukça keyif aldım. Kitapta belli bir süre ilerledikçe daha yavaş okumaya başladığımı fark ettim. Sayfayı yarısına kadar okuduktan sonra başa dönüyor ve aynı yeri tekrar okuyordum. Zira anlamakta güçlük çekiyordum. Başka birtakım sorumluluklarım sebebiyle de uzun bir müddet kitabın kapağını açmadım. Sorumluluklar azalıp kendime geldiğimde, kaldığım yerden devam ettim. Belli aralıklarla anlama kıtlıklarım devam etti ve bu seyir üzere kitabı bitirmiş oldum. Din-İslâm-Materyalizm üçgeninde gezinen Aliya, özellikle "Din" dediğimiz saf mana ve "Materyalizm" dediğimiz saf madde üzerinde duruyor. İkisi arasında bir orta yol görevi üstlenen "İslâm"dan ise fazlaca/doğrudan/apaçık bahsetmiyor. Fakat kitabı elime aldığımda, bunun tam tersi bir durumla karşılaşmayı bekliyordum. Neden sonra Aliya'nın anlatım şeklini oldukça akla yatkın buldum. Zira İslâm öylesine geniş bir ufka sahip ki, onu anlatmak sayfalardan taşacaktır. Onu anlamak ise yaşamakla mümkündür. Belki Aliya bu sebepten ötürü en çok da İslâm dışı unsurlar üzerinde durdu. Onların sığlığını anlatmak, İslâm'ın derinliğini anlatmaktan daha imkânlıydı belki de. Formül şu muydu acaba: Sığlığı üzerinden at, iki zıt kutbu birleştir, ölene kadar en makul orta yolda seyreyle?..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.