Korku Ağı; Stephen King'in usta hikaye anlatıcılığı ile tanıdık ve bilinen bir konuyu akıcı ve merak uyandıran bir işleyişle ele alıyor. Kitapta ilk bölüm hikayenin geçtiği kasabadaki insanları tanıtırken, ikinci bölümde yaşanan tuhaf olaylar karşısında kasabanın karanlık atmosferi ve kasaba sakinlerinin davranışları ayrıntılı bir şekilde yansıtılıyor.Kapanış bölümünde kasabanın yüz yıl önceki tarihi ve esrarengiz olayların başlangıcı mektuplar aracılığı ile aktarılıyor. Son olarak ise kitabın orijinalinde yer alan, ancak yayınlanırken çıkarılmış sahnelere yer veriliyor.
İlk olarak Kara Kule serisinde okuduğum Peder Callahan karakteri ile merak edip, okumaya karar verdiğim Korku Ağı, filmlere konu olmuş klişeleri, King'in akıcı, sade ve karakterlerin içsel dünyalarını etkileyici bir şekilde yansıtan anlatımı ile merak uyandıran ve keyifle okunan bir tarzla işliyor.
Hikaye Jerusalem's Lot isimli bir kasabada geçiyor. Ben Mears, 9 yaşında yaşadığı Jerusalem's Lot'a son kitabını yazmak için geri döner. Kasabaya yukarıdan bakan bir tepenin üzerinde bulunan Marsten Köşkü, kasaba halkı tarafından tekinsiz geçmişi ile kötülükle bir tutulmaktadır. Ben Mears çocukluğunda bu köşke girmiş ve gördüklerinin etkisinden uzun süre kurtulamamıştır. Gördüğü şeylerin gerçekliğinden şüpheye düşse de, etkisinden kurtulmak için köşkü kiralamaya ve kitabını burada yazmaya karar verir. Ancak köşk gizemli iki kişi tarafından satın alınmıştır. Bu kişilerin köşke yerleşmesi ile birlikte kasabada tuhaf olaylar gerçekleşmeye başlar. Önce bir köpek vahşi bir şekilde öldürülür, sonra bir çocuk kaybolur. Ancak kasaba halkının bilmediği şey bu sadece bir başlangıçtır.
İşlediği konu sebebi ile favorilerime girmese de beğenerek okuduğum bu kitap Stephen King sevenlere önerimdir.