(Çok az spoi içerebilir)
Umberto Eco bu defa çok farkli bir yolculuğa çıkardi. Mükemmel bir kurgu ve büyük bir iç çekiş... Savaş meydanları, bugünün siyasi gerilimlerinin odak noktası konular, aşk hikayesi ve daha bir çok serüven. Ortaçağdan günümüze muazzam bir öykü.. Yalancı, kurnaz Baudolino'nun soylu Niketas ile yollarının kesişmesi ile başlayan tarihî olay örgüsü, bir yalancının dilinden doğruları okumak inanılmaz bir deneyim yaşattı. Baudolino; Almanya yakınlarında iki nehrin arasında ki fundalıklarda doğan kahramanımızı; Alman kralının manevî oğlu olarak himayesine alır. Okuma yazma bilmeyen ve sonradan büyük bir azimle bunu başaran baudolino serüvenlerle geçen hayatına bire bin katarak okuru oradan oraya sürükler. Konstantinopolis'in yağmalanmasi, frederich'in esrarengiz ölümü ve kanlı hesaplaşmalar. Hristiyanlık kültürüne ait bilgi ve göndermeler yapan yazarımız; Dili ve üslubu son derece edebî ve akıcı. Eserde en çok hoşuma giden birçok yabancı sözcük gruplarının dipnot olarak geçmesi. Kelime hazinesi konusunda iyii bir kılavuz niteliğinde
Edessa: Şanlıurfa
Selembra: Silivri
Konstantinopolis: İstanbul
Hellespandos: Çanakkale
Eufrates: Fırat
Tigris: Dicle
(Daha birçok sözcük öbeği yer alıyor)
Prag Mezarlığı ve baudolino eserlerini gönül rahatlığı ve ivedilikle tavsiye edebilirim