Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

149 syf.
7/10 puan verdi
·
6 saatte okudu
dedikodu, fiskos fiskos
insanın dedikodu yapma istediği yüzyıllardan beri kültürümüzü şekillendiriyor. insan duyduğu bir şeyi bir başkasına anlatmak istiyor. günlük yaşantımıza baktığımızda örneğin iş ortamında “duydun mu şu kişi sorumlu ile tartışmış. ona şunu şunu demiş.” diye güne başlama ihtimaliniz ne kadar fazla. işte bu duyduğumuzu aktarma isteği yani dedikodu (bazen bire bin katıp) yazının olmadığı günlerden bugünlere kadar tarihi, dini, günlük hikâyeler olarak gelmiş. yüz kırk dokuz sayfalık bu kısa kitapta yazar biraz dağınık da olsa anlatının birkaç özelliğine değinmiş. beş başlıktaki bu bilgilerden kısa bir özet geçmek istiyorum. ilk başlık dedikodu, edebiyat ve benlik kurguları “roman a clet” gerçek hayattaki insanların roman karakterine dönüştürülmesi demekmiş. örnek olarak simone beauvoir’in mandarinler kitabında henri perron adlı karakterin camus’yu, robert dubrevilh’ünse sartre’yi temsil etmesini verebiliriz. hiçbir hikâye öylesine değildir. her anlatıcının bir amacı bir mesajı mutlaka vardır. makalede ters piramit tekniği verilmek istenilen önemli bilgilerin hepsinin hızlıca ilk paragrafta anlatılması demek. ilk olarak telgraflardaki bilgi aktarımını hızlandırmak için kullanılmış. daha sonra gazetelerde okuyucunun dikkatini çekmek için kullanılmaya başlanmış. insanlar hayattaki rastlantısallığa bir anlam verebilmek için hikâye anlatmaya başlamışlar. bir nevi kendini koruma ve açıklama isteği ile hikâyeler anlatılmış. ikinci başlık büyük anlatılar ve tarihin örüntüleri bu bölümde tarihe yön veren büyük anlatıların nasıl oluştuğunu ve tarihe yön veren birkaç tarihçinin tarihi yazma biçimlerinden bahsediliyor. açıkçası okurken en çok sıkıldığım yer oldu. üçüncü başlık sokak edebiyatı ve haberlerin şekillenişi bu bölüm okuması en zevkli bölümdü. şehir efsaneleri neden ortaya çıkar, topluma etkisi nedir? bu soruları birçok örnek ile açıklamış. sayfa yetmiş üçte “şehir efsaneleri kendi kendine gelişen bir gazetecilik gibidir.” “şehir efsaneleri dünyayı hikayeler biçimini açıklama arzumuzun parodisini yapar.” diyor yazar. dördüncü bölüm modernitenin çatlak aynası bu bölümde sürpriz bozanın en büyüklerini aldım diyebilirim. güvenilmez anlatıcı kavramını birçok eserden örneklerle açıklamış. dolayısıyla okumadığım eserler hakkında birçok şey öğrendim. agatha christie, faulkner, nabokov’un eserlerini ayrıntılı incelemiş. umarım beynimden hemen silebilirim bu bilgileri. beşinci ve son bölüm nostalji, şövalyelik ve düşler âlemi bu bölümde romans türünü birçok film ve kitap ile açıklamış. izlenecek listesine eklediğim birçok film oldu. benim için öğretici bir okuma oldu. okuyacak olanlara keyifli okumalar. instagram.com/p/CYzXEU3NMDW/?...
Anlatının Gücü
Anlatının GücüRobert Fulford · Kolektif Kitap · 2015119 okunma
·
356 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.