Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İstila Bende bozuk bir şey var biliyorum; kırılmış, kopmuş bir kemik parçası gibi sallanıp batıyor. Sevgilimi aldatmaya karar verdiğimde bu yüzden hiç tanımadığım birini seçtim. İçimdeki bu çürümüşlüğün kokusunu alırsa kafasını yumurta gibi taşla çatlatır, sessiz sedasız hayatımdan çıkarıp atardım. Cinayetler hep belirsizliği iş üstünde yakalamak için işlenir. Aha, işte biliyorum diyen o sırtlan gülümsemeyi failin yüzünden söküp almak için, hoş o gülümseme virüs gibi size bulaşınca fail kurbana dönüşür ya. Senin bilmediğini onun bilmeye hakkı var mı? Bilir misiniz, benimki de soru nerden bileceksiniz, nasıl nedensiz çöreklenirim bir üstüne umudun, dizlerine kapanır gibi bir hükümdarın. Esasen üzerime kapaklanan bu umuttur, peleriniyle örter kirli parmaklarımı. Nedir bana vaat ettikleri bu arsızın? Tapınırken öpücüklerle, bıçakla sokulur ansızın, her şehvetli okşama daha da derine kazır acımı. Beni ayartan umut işte, eve dönebilme müjdesiyle gelir bana hep. Birini öldürmek kendini öldürmek biraz da. Mezar, kefen masrafları da senden üstelik çünkü ölünün bir sonraki ikametgah adresi ruhum olur. İstilacılar. Bir orduyla savaşan bir azınlık benim ruhum. Tiranın çöküşü belki de. Dedim ya bıçağı ittikçe deride kendi kanınız akar, birkaç yırtık, biraz haykırış. Duyuyor musunuz dışarı çıkmak isteyen İstilacılar sesleri kendi çığlığını bastırır neredeyse. Ne kaldı ki dersiniz yağmalanacak ruhunuzda, onlar kes der hadi daha çok. Açılan ten paravan dönüşür, içinde ölüler dışında giz, yaşayanlar. İşte o kısacık dirim anında buluşurlar. Çok acıkırsınız da iştahını çatalı görünmez bir ağla ağzınıza sürükler sanki. Dev bir mezarlık inşa ediyorum içimde, tabutları umudun doldurduğu. Biliyorum bende bir sorun var. Ölüm dikiyor ellerimi, kestikçe bileklerimi. Budanmamış tarlaya dönüşüyor ruhum, hangi baltayla savurup atmalı gövdemin çölleşmesini? Evimdeyim işte, ya da evinden kovulmuş bir bedende. Yer açmalıyım ruhumda, sıkıştırmalıyım binbir rengi, boyamalıyım geceyi gündüze. Dedim ya istilacılar pek çoktu. Hep mi burdaydılar, yoksa sonradan mı geldiler bilmiyorum. Ağır ağır ilerlediler. Bak dediler, sen de bizdensin. Aynı rüyayı iki kez görenlerden, direnme artık. Dilimi yutmam böyle oldu. Onlar, ağacın birini süslediler işaret bayrağı gibi dilimle. Konuşmak yerine rüzgarın savruluşunu saklıyorum artık dudaklarımın ardında. Her kelime bir değirmen gibi dönüyor ve ağacın dallarının arasına karışıyor. Konuştukça sık bir ormana düşüyor sesim. Yaprakların hışırtısında kayboluyor. Bir yaprağın gölgesinde tüm suskunluklarım. Susmak biraz da yazılmamış bir hikayenin gövde gösterisi değil miydi? Şunu dersiniz bunu dersiniz ama kimse bilmez ki dilinizin üstündeki deniz kurudu mu, ruhunuzdaki erozyon ne zaman başladı, toprak gövdenizi ne zaman terkedip ayağınızın altından çekildi. Yoksa biliyor musunuz? Oysa sustukça kafanızda dönen yel değirmenleri ürkütür filleri. Sorun da bu değil mi korktuğunuz için korkulmak istersiniz, daha fazla işkence çekmemek için celladın çırağı olursunuz. Bir korkağı emzirir bazen umut, işte görüyorsunuz Direnme, bizdensin sen de diyecekler. Şimdi söyle istilacı bizden misin?
··
1.427 görüntüleme
Odessa okurunun profil resmi
Müthiş, ne söylenebilir 👏👏
tabula rasa okurunun profil resmi
Estağfurullah, teşekkürler :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.