Kitapta kadınların Ortadoğu’da yaşadıkları sorunlardan çok, toplumsal yozlaşmanın boyutlarını, din ve inanç adı altında, doğruluğuna inanarak gerçekleştirilen zulümlerin psikolojik geri planını, politika ve buna bağlı olarak şekillenen bürokrasinin baskısını, haksız ceza ve işkenceleri konu edinerek, Mısır özelinde, Ortadoğu genelinde büyüyen toplumsal çürümeleri muazzam şekilde anlatmış yazarımız. Bu sorunların genelde muhatabı kadınlar olduğu için, toplumsal meselelere değinirken kadınların sorunlarına da değinmiş diyebiliriz. Zaten Ortadoğu’da sorun* demek eşittir kadının varlığı kapısına çıktığı için yaşama hakkı bile elinden alınmaya çalışılan/alınan kadının cennette yeri ‘’gerçekten’’ var mı? sorusunu iyiden iyiye düşündürüyor. Çünkü tasvir edilen cennet kadınların gözünden ‘’erkek cehennemi’’ olarak tanımlanabilir. Düşünün orada bile bir huri olarak 40 kişiyle birlikte bir erkeğe köle ediliyorsunuz. Konu buraya varmadan yazarımız önce bu dünyadaki cehennemi bir çok hikaye ışığında bizlere anlatıyor.
Bir Ortadoğu toplumu olarak bizler bu hikayelerin neresindeyiz peki?
Vah vah! Diye okuyacağımız acı hikayelerden ibaret bir edebiyat ürünü mü bizler için?
Yoksa, ne yapalım bu dünya böyle diyerek kabulleneceğimiz acılardan mı ibaret sadece?
Yoksa bir başkaldırının, itiraz edebilmenin, ezber bozabilmenin fitili midir ateşlenen?
Neresinde olduğunuz kim olduğunuzdur.
Keyifli okumalar.