Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

344 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Nerden baktığınıza göre değişen bir distopya, bir ütopya… Ama her şeyden öte; argümanları doğru algılayabilmek adına dikkatle ve kafa yorarak okunduğunda dünyanın mevcut düzenini, bilhassa totaliter rejimi anlayabilmemiz açısından oldukça besleyici siyasi bir metin. Net bir şekillendirme yapacaksak da kitap genel hatları itibariyle politik felsefe üzerine kurulmuş bir bilim kurgu. Yazarın, siyasi ideolojileri oldukça tarafsız bir şekilde işleyip aktarması, siyahla beyazın iç içe geçmiş olma ironisi, kurgunun çatısına “duvar”metaforunu oturtması, bir dal feminizm serpiştirmesi ve en önemlisi de kıvrak zekasını konuşturarak anarşist ütopya şeklinde kaleme alması oldukça etkileyici. Kapitalizmin karanlık yüzünü uzun uzadıya anlatmak yerine, anarşizmin zamanla ortaya çıkan kendi içindeki çelişkilerine daha çok yer vererek okuyucuya iletmeye çalıştığı mesaj da bir başka etkileyici unsur. Hâl böyleyken nitelikleri saymakla bitmeyecek kült bir yapıt demek abartı olmayacaktır. Spoiler içerir!!! Kitapta, birbirine tamamen zıt ikiz gezegen olan Urras ve Anarres’in hikayesi anlatılmaktadır. Ütopya içindeki distopya olan Urras gezegenidir. Urras, kapitalizmin hüküm sürdüğü, her şeyin kâr marjlı düşünüldüğü bir gezegendir. Kısaca günümüz dünyası diyebiliriz. Bu düzene Odo önderliğinde( Odo kadındır) başkaldıran anarşistler düzeni yıkmak istemiş fakat başarılı olamamışlardır. Odo’cular kapitalist sistem için tehlike arz ettikleri düşüncesiyle neredeyse tamamı çöl olan Anarres adlı gezegene sürülmüşlerdir. Aslında bu sürülme Odo’cuların işine bile gelmiştir. Onların gözünde kapitalist bir sistemin içerisinde yaşamaktansa en baştan anarşist bir gezegen yapılandırarak yaşamak çok daha iyidir. Asıl hikaye buraya sürülen Odo’cuların kurduğu anarşist ütopyada başlamaktadır. Onlar ne bir toprak, ne de bir mülke sahip değillerdir. Çocukları dahi kendilerinin değildir. Zaten evlilik diye bir şey de yoktur. Hatta öyle ki oluşturdukları dilde sahiplik ekleri bile yer almaz. Örneğin; “annem” veya “babam” kelimesi üretilmemiştir. Toplum için merkezsizleşme ve bireylerin hükmetme güdüsüne hizmet eden hiçbir kuruluşun olmaması önemli ögeler olarak varolurken bir yandan da herkesin her şeyi paylaştığı, çalışmanın zorunlu olmadığı fakat çalışmamanın da ayıplandığı bir yerdir Anarres. Yani kamu vicdanı ile bireysel vicdanın karşı karşıya gelmesi söz konusudur ve şahsi görüşüm bu noktaya anarşizm penceresinden bakarak çıkarımlarda bulunmak şarttır. Ayrıca, farklı olanların dışlanması, düzensizliğin içinde bile bir düzenin olması, katı ve otoriter bir tutumla Odo'nun sözlerini yasaymış gibi ezberletmek istenmesi de üzerine düşünülmesi gereken diğer noktalardır. Urras'la iletişime geçmek isteyenlerin hain olarak damgalanmasına rağmen Shevek adlı bir fizikçi kemikleşmiş otoriteyi hiçe sayarak öncelikli olarak duvarları yıkmak için aslında geri dönüş olan yolculuğuna çıkmakta ve Urras’ta yaşadıkları onun gözlemleri üzerinden anlatılmaktadır. Kitap 13 bölümden oluşmakla birlikte, olay örgüsü atlamalı olarak bir Anarres’te bir Urras’ta geçmekte ve bu biçimsel tercih sayesinde adeta iki farklı politik düzenin yer aldığı gezegenler arasında bir zihin yolculuğu yapmanın yanı sıra mukayese etmemiz de sağlanmaktadır. Açıkça görülmektedir ki duvarın hangi tarafından bakarsanız bakın diğer gezegen kendi içinde farklı farklı kusurlar barındırmaktadır. Hiç kuşkusuz, Shevek’i Urras’ a götüren asıl sebep, kapitalist sisteme son vermek adına anarşizme sevk etmeyi planlayarak “geçmişleri” olarak gördüğü Urras halkını özgürleştirme isteğidir. Fakat Anarres ne kadar özgürdür? Gerçekten tam bir anarşist ütopya gerçeği söz konusu mudur? Elbette değildir. Çünkü; ÜDE’nin görünmez hakimiyeti, kamu vicdanının varlığı ve daha da kötüsü baskın geliyor oluşu, öte yandan Odo’nun putlaştırılması, sözlerinin bir nevi yasa niteliği taşıyor olması ve bunun dışına çıkılmaması farkında olmadan inşa ettikleri görünmez bir duvarın içine daha hapsolmaktır. Bu durumda ne tam manasıyla bir özgürlükten ne de anarşizmin varlığından söz etmek mümkün değildir. Unutulmamalıdır ki gelişimin sürekliliği yenilikle sağlanır. Aksi takdirde bahsi geçen hangi ideoloji olursa olsun, mevcut durumunu dahi koruyamayıp içerden çürüme sonucu yok olmaktan kurtulamaz. Duvarlar içine hapsolmuş olan ütopya gerçek bir ütopya değildir. Aksine duvarları yıkıp evrene yayılarak kök saldığında var olacak ve biz tanışacağızdır. Yazarın da nitelendirdiği gibi Mülksüzler ütopyası ikircikli bir ütopyadır. Keyifli okumalar.
Mülksüzler
MülksüzlerUrsula K. Le Guin · Metis Yayınları · 202112,4bin okunma
·
1.175 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.