Gönderi

56 syf.
·
Puan vermedi
Mavi Klasikler serisine devam ediyorum. Bu sefer ki konuk tablo gibi kapağı olan bir kitap. Başlamadan önce kapaktaki resme uzun uzun baktım. Sanki hayatımı geçirmek istediğim yerin kıyısı gibi duruyordu. Bu düşüncelerle okumaya başladım. Lagün, Polonya asıllı İngiliz yazarın 1897 yılında yazdığı uzun öykülerinden bir tanesi. Hikaye güneydoğu asyanın nemli ve loş ormanlık alanlarıyla sarılı bir bölgesinde geçiyor. Hikayeden Nipa palmiyelerinin nehir kenarında yetişen bitkiler olduğunu öğreniyoruz. Google girip bakıyorum, sanki anlatılan ortamın havasında tenimde hissediyorum. Betimlemeler o kadar detaylı ki cümleleri okurken kendinizi yağmurdan korunmak için direklerin üzerine yapılmış sazlık duvarlı evlerin birinin içinde bambudan mamül bir kanepenin kenarında pencereden göğe doğru uzanmış dikenli nibong palmiyelerinin üzerinden kayan yağmur damlalarını izlerken buluyorsunuz. Olay, bölgenin hükümdarının yanında görevli bulunan asker Arsat ile köle kız Diamelen arasında aşk hikayesinden müteşekkil. Arsat aşık olduğu kadını hükümdarın yanından kaçırabilecek midir? Diamelen ve Arsat sonsuza kadar mutlu yaşayabilecekler midir? Il Conde isimli ikinci hikaye ise italyanca bir deyişle başlıyor. Vedi Napoli e poi mori. – Napoliyi görmeden ölme. Hayatının geçgin bir noktasında bu cümlenin pek de hoş anılar bırakmadığı bir Kont’un başından geçenleri anlatıyor. İkinci hikaye pek ilgi çekici gelmese de okumaktan dolayı da kendimi kötü hissetmedim daha çok nötrdü. Özetle fena kitap değil, tavsiye ederim. İyi okumalar.
Lagün
LagünJoseph Conrad · Can Yayınları · 2021272 okunma
·
282 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.