Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

128 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Eleştiri özde tanıma, anlamlandırma çabasıdır. Tanıma yollarıdır, sistemidir. Eleştirmen, her şeyden önce iyi bir gözlemci olmalıdır. Hakikati aramalıdır. Esere ne iyi niyetle yaklaşmalı ne de kötü niyetle. Onun amacı hakikate, eşyanın özüne erişmektir. Esere, inceleme nesnesine karşı iyi niyet çerçevesinden veya tam tersi kötü niyet çerçevesinden yaklaşması onu yanıltabilir, bağlamından kopartıp bambaşka bir anlama yöneltebilir. Bu nedenledir ki eleştirmen soğuk kanlı olmalıdır. Eleştirmenin yansız olması, tamamıyla tarafsız olması elbette istenir ancak bu mümkün değildir çünkü söz konusu özne ilahi bir kudrete sahip değildir. Sınırlıdır, eksiktir, insan olmanın getirmiş olduğu bazı zaaflara sahiptir. Bu doğaldır da. Anlaşılabilir ancak en aza indirgenmesi beklenir. Yazar da yazınsal ürün de eleştirmen de kendi içinde kusurlar barındırır. Birbirlerini iyi tanımaları gerekir. Bilhassa eleştirmen incelediği yazınsal ürünün sahibini iyi tanımalıdır. Kendini de tanımalıdır kuşkusuz. Kendini tanıdıkça yazarı da tanır, yazınsal ürünü de anlar. Eleştirmen, incelediği ürünü kendi içinde tekrar yorumlar. Onu anlamlandırır. Anlam üretir. Eleştirmen ve yazar öyle yakın olmalıdırlar ki ikisi de inceleme nesnesi olan ürüne eşit yakınlıkta bulunabilmelilerdir. Buradan şu sonuç çıkar; eleştirmen ve yazınsal ürün çok sıkı bir ilişki içerisindedir. Eleştirmen ürünü en iyi anlamlandıran ve değerlendiren kişi olmalıdır. Eleştirmen yargılayıcı olmalı mıdır? Bir önyargıda bulunmamalıdır kuşkusuz ancak eleştirmenin de kendi değer yargıları, bir ölçütü vardır; olmalıdır da. Aksi takdirde neye göre incelemede bulunacaktır? Doğruları olmalıdır ancak inaklardan da yola çıkmamalıdır. Bu onu kuruluğa, bayağılığa düşürecektir. Eleştirmen arayandır. İnaklardan yola çıkarsa arayışı henüz yolun başındayken biter ancak hakikat kendini kolay ele verir değildir. Arayışı bekler, o yolda ol’mayı, bir düşünüşü, bir görüşü, bir hissedişi ve en sonunda da tanıyışı. Eleştirmenin salt somut bir ölçütten yararlanarak bir yazınsal ürünü incelemesi beklenemez. Salt bir somut ölçüt kime ve neye göre gerçektir? Diyelim ki gerçektir, bunu kabul ettik; ya hakikat değilse. Gerçek olan daima hakikat değildir kuşkusuz veya tam tersi hakikat her zaman somut bir gerçeklik değildir. Olgucu anlayıştan beslenen bir eleştiri çok yüzeysel kalacaktır ancak eleştirmenden yazınsal ürünün derin düzeyine inebilmesi, görünür olanın ardındaki hakikati kavrayabilmesi ve değerlendirebilmesi beklenir. Eleştirmene düşen görev budur. Öyle ise eleştirmen salt olgulardan hareket edemez; hakikati göz ardı edemez. Özü yakalamalıdır. Eleştirmen insaflı olmalıdır. Edebiyat yüksek bir sözdür. Haddizatında söz kutsaldır. Sözlerden meydana gelen yazınsal ürünü incelemeyi, değerlendirmeyi kendine gaye edinmiş eleştirmen sözü yormamalıdır. Sözü de sözün sahibini de muhatabını da incitmemelidir; bayağı, kaba, iğneleyici ve zorba olmamalıdır. Elbette ortada bir yanlış varsa bunu dile getirmelidir, bulup ortaya çıkarmalıdır ancak unutulmamalıdır ki Cemil Meriç’in dediği gibi; “üslubun kimliğindir.” Eleştirmen; aydın kimsedir. “Aydın olmak için önce insan olmak lâzım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur, mâruz kalmaz seçer. Aydın, kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlünde hisseden kişi. Aydını yapan: ‘uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs.” (Meriç, 2010: 54)
Eleştiri Kuramları
Eleştiri KuramlarıJean C. Filloux · Multilingual Yabancı Dil Yayınları · 20005 okunma
·
186 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.