Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

687 syf.
9/10 puan verdi
Suç ve Ceza
Üstün insanlar, kendi kendilerine karar verme hakkına sahiptirler. Moraller ve kanunlar onları bir noktadan sonra bağlamaz. Bir fikre, bütün insanlığın içine yarayacak bir buluşa, bir başarıya hizmet etmek için ne biçim hareket etmek gerektiği hakkında yalnız vicdanlarına karşı sorumludurlar... Eh şimdi ne yapıyoruz? Bilimde, gelişmede, düşüncede, buluşta, idealde, amaçta, liberalizmde, muhakemede, tecrübede, her şeyde, her şeyde, her şeyde, henüz ilkokulun hazırlık sınıfındayız. Başkalarının fikirleriyle yaşamayı tercih ediyoruz. __________ Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, çocukluğunu sarhoş bir baba ve hasta bir anneyle geçiren adam. Daha sonraları edebiyat okuyan, hiç işlemediği suçtan sebep 10 ay mahkum edilen, kurşuna dizilecekken affedilip cezası dört yıl kürek dört yıl âdi hapse dönüştürülen ve bu cezasını tamamlamak üzere Sibirya'da bulunan Omsk Cezaevine gönderilen, 1862'lerde sara nöbetleri ve kumar bağımlılığı yüzünden maddi açıdan darlığa düşen, bu dönemlerde (1866) Suç ve Ceza, Yeraltından Notlar (1864) eserlerini yazan, yazdıklarını okutan ve hissettirebilen adam.. Bu arada İstanbul'un mavisinde Rus bayrağının dalgalandığını hayal eden bir Türk düşmanı olduğunu da eklemek isterim. Bu kimisi için mühimsenmeyen konu olabilir, fakat şahsi kanaatim önemsiz görülmesinin daha önemsiz olduğu kanısında. Zira bizde hayranlık uyandıran fikir adamlarının asıl düşüncelerini bilmemiz, belki biraz daha hayranlığımızı törpüler ve bu yazarın yazısına, hissiyatını okura aktarabilmesine yönelik olarak kalır.. Çünkü insan hayran olduğu kişinin şahsiyetine bürünmeye en yatkın ve en meraklı varlıktır.. Velhasılı konumuza dönelim :)) Bu kısma kadar Dostoyevski hakkında ufak bir ön bilgi yazmamın sebebi ise, kısmen kitaptaki baş karakter olan Raskolnikov'la kendi hayatı arasında ufak tefek ilişkiler bulduğumu düşünmüş olamamdan sebep... Bir karakteri ancak hissedebilir, hakiki manada empati kurabilir, anlayabilirseniz içselleştirip okura tam anlamıyla sunar ve karşı tarafa ruh halini aksettirebilirsiniz diye düşünüyorum... Dostoyevski başta olmak üzer Tolstoy, Vıgtor Hugo gibi başyapıtlar her zaman beni derinden etkilemiştir.. Kesinlikle eserleri muhteşem, muazzam.. 9 puan vermiş olmamsa, nedense kadınları kitaplarında aşağılayıcı, alayvari bir konu edişlerinden hoşlanmayışım.. Açıkçası Dostoyevski'nin bu eserinde buna çok rastladım denemez. Kendi kültürlerini olduğu gibi hatta hakikatinden daha hakikatlice ele almış diyebilirim. Resmen kitabın içinde Raskolnikov'la düşüncelere dalıyor, suç işliyor, ara ara vicdan muhasebesi yapıyor ve nedense insanlığa zararlı olan mendebur bir şahsı ortadan kaldırmanın doğruluğunu kabul edecek oluyorsunuz. Fakat kitabı kapattığınızda n'olursa olsun bunun asla kabul edilemeyecek doğrular ve insanî yanlışlar taşıdığına kendinizi ikna ediyorsunuz... Raskolnikov'un çekmek isteyip çekemediği vicdan azabı oluyorsunuz bazen, bazen siz de vicdanınızın sızlamadığını fark ediyorsunuz.. Fakat asla değişmeyen ve hiçbir vicdana "acaba" muhasebesi yaptırmaması gereken bir konu varsa o da adice işlenmiş olan bir "suç"tur. Bir suçluyu sırf kitapta yahut filmde başyapıt diyerek ama geçmişine, ama sevgisizliğine, ama travmasına vererek sempatikleştirmek, sanırım dünyanın en budalaca işidir... Raskolnikov bir suçlu.. Her suçlu gibi sığındığı bir şey mutlaka var ve onunkisi ; öldürdüğü kişinin dünyaya kötülükten başka bir katkısının olmamış olması ve tabii ki içerisinden çıkamadığı yoksulluğu.. Bazı çıkmazlar bizi suça sürüklüyor diye o çıkmazları ve o çıkmazlardaki yalnızlığımızı suçlayamayız. Bu adilce olmaz. Aslında çıkmazlarda yaptığımız büyük hataların bizi daha da içinden çıkılmaz bir vaziyete koyduğunu defaatle tecrübe etmemize rağmen, hala aynı sokağın çıkmazında dolaşıyor olmamız da gülünç. Tıpkı Raskolnikov gibi.. Sonra Sonia oluyorsunuz.. Bir bataklığa ailesi için saplanan, dışının çamurunun içine sirayet etmediği, ama mahkum edildiği hayatla yargılanan Sonia.. Açıkçası kendisini feda eden kadınların toplum nezdinde bu denli adaletsizce yargılanmaları her ne kadar içler acısı ise de, bu düzenin akışını oluşturan yine kadınlar. Kendilerini Sonia gibi bir bez parçası yahut paçavra gibi kullanılmaya mahkum edenler, ve sonra itilip kakılarak hayatta kalmaya çabalayanlar, ve bu kadınları toplumdan dışlayanlar, yine kadınlar.. Ve sonra Svidrigailov.. Aslında onunla empati kurmak zorlaşıyor zaman zaman. Zira kitabın neredeyse benim için en sapık karakteri. İşi gücü kadınlar, zevkü sefa.. Karısını zehirleyen, hizmetçisine yürüyen, adını kirleten. Daha sonra yeniden koşar adım ona gelen, fakat tam kötülük edecekken aşkı kötü niyetine galip gelen bir adam.. İyi mi kötü mü? Bilemediğiniz, arada kaldığınız, neresinden tutsanız elinizde kalan bir karakter.. Doğrusu hangi sapkının yahut sapığın nerede nasıl bir doğrusu yahut güzel atfedilebilecek bir duygusu olabilir ki, bilemedim! Dounia; kendini abisi için feda eden başka bir kadın. Asıl anlamlandıramadığım, kadınların bunu gerçek hayatta da kendilerine bir vazife edinmiş olmaları. Herkes için her şey için öne atılıp, kurban olmaları yahut belki de kurbana oynamaları,bilmiyorum. Ama muhakkak %90 kurbanların kadınlar oluşu. Kimi zaman ruhlarıyla, kimi zaman bedenleriyle fakat her halükarda kendilerinden vazgeçerek başkaları için fedai olmaları. Ve bunun çoğu zaman bir getirisi olmadığı gibi hayatlarından neredeyse her şeyi alıp götürüyor olması.. Aleksandrovna; bir anne.. Ruhuyla, kalbiyle, endişeleriyle, korkularıyla bir anne.. Evladına özlem duyan, onun için yoksulluğa göğüs geren, en nihayetinde zamane anneleri gibi evladının kalbinde uzak bir yer edinmiş, acılarla kıvranan bir kadın.. Razumihin; dost kavramının vücut bulmuş hali. Belki de kendinden şüphe duyduğun, cani bir insan olduğunu kabullenip vicdanının muhasebesinden çoktan azad olup vicdansılzığın kitabını yazmaya başlayacakken "hayır, sen o değilsin" diyerek ısrar eden, seni belki de sana yeniden inandıracak olan, ardına bakmana bile gerek duymadan sırtını yaslayaıp bütün yüklerini orada dostuna bırakabileceğine seni inandıran can bağı... Vel hasıl kitap güzel, duygular karmakarışık, vicdan sızlamadığı için ruh bozuk, kalp var mı yok mu? Bir yanda duyguları doğruluk edinmiş adamlar, diğer yanda işe yaramaz bir insanı katletmekle savaşlarda insan katletmenin farklı olmadığını, yalnızca birinin kahraman diğerinin katil ilan edilmesinin saçma olduğunu savunan, ruhu vicdansızlıktan kasıp kavrulan, sevmek ve sevmemek, yaşamak ve yaşamamak arasında kalmış adam... Biri kendine bile güvenmeyen, diğeri dostunu kendinden dahi yüce gören.. Biri ailesi için bedeninden, diğeri ruhundan, bir öteki kendinden dahi vazgeçmiş kadın, kadınlar... Kendinden bir şey buldun mu derseniz bana, nerede neyi buldumsa nereye koyduğumu unuttum sanırım.. Duygularım karakterler gibi karmakarışık... Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar...
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022159bin okunma
·
161 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.