Kadınların kendini yalnızca edebiyat alanında değil, sosyal anlamda da ne kadar geç kendini ifade edebildiğini anlatan güzel bir eser. Kadınların benliklerini bulmada kendilerini ifade etmede, sosyal haklarını kazanmada rol almış kadınlardan ve yüzyıllar boyunca hangi merhaleleri aştığından bahseden derleme tadında bir eser. Kitap, dünya tarihinde erkek egemen toplumu ve kadınların nasıl eğitimden yoksun bırakıldığını, baskılandığını ve bunun doğal sonucu olarak yüzyıllarca edebiyat alanında neden kendini gösteremediğini çok iyi anlatıyor. Bu konuda ilk farkındalıkları yakalayanlara (bilinen veya isimsiz kahramanlara ) müteşekkirim.
Yazar, bir evde çocuk doğurup bakmakla ve yemek yapmakla, nakış işlemek zorunda kalan kadınlar gibi yaşamak zorunda olsaydı Tolstoy'un da Savaş ve Barış'ı yazamayacağını ifade ediyor. Çünkü; erkeklere eğitim almak, (o dönemlerde kadınlardan farklı olarak) özgürce yaşayıp gezmek ve deneyim yaşadıktan sonra içinden dilediği gibi sansürsüz bir şekilde kitap yazabilmek gibi bir lütuf bahşedilmişti.
Ayrıca Mussolini ve Napolyon'un kadınları aşağı gördüklerini bu kitapta hayretle okudum. Daha söylenecek çok şey var ama kitabı okuyun bence ...