İnsanlar binlerce, on binlerce, yüz binlerce insanı yok
eden, büyüklü küçüklü, bireysel ya da toplumsal, hatta dünya
çapında türlü trajedilere ve afetlere maruz kalıyor -trafik, tren,
uçak kazaları, depremler, seller, kasırgalar ve tsunamiler.
Milyonlarca insan yüzyıllardır kuşaklar boyunca köle olarak
satıldı, çoğunlukla insanlık dışı koşullarda ölesiye çalıştırıldı (ve
bazı yerlerde bu hala devam ediyor). Peş peşe gelen soykırımlar
halkları ya tümüyle ya da büyük ölçüde yok ediyor.
Kitlesel katliam ve imha silahları kullanılarak on milyonlarca
insanın katledildiği savaşlar yapıldı, bunlar ABD'nin
İkinci Dünya Savaşında iki Japon şehrini attığı atom bombalarıyla
yok etmesi gibi nükleer vahşeti de içeriyor.
Üçüncü Dünya ülkelerinde her gün otuz ila kırk bin çocuk
açlıktan ve önlenebilir hastalıklardan ölüyor.
Tarih boyunca salgın hastalıklar insanlığın büyük kısmını
yok etti.
Dünyanın her yerinde çok sayıda kadın tecavüze uğruyor
ve ardından çoğunlukla ayıplanıyor ve hatta tecavüz kurbanı
oldukları için yalnızca aşağılanmakla kalmayıp, güya aile şerefini
lekeledikleri için kendi ailelerinin mensupları tarafından
fiilen katlediliyor.
Fakat bütün bunlar olurken aynı nakarat tekrarlanıyor:
"Tanrı'nın hikmetinden sual olunmaz."