Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

152 syf.
10/10 puan verdi
Hem tarihsel, hem evrimsel, hem de dilbilimsel anlamda insanın geçirdiği süreçleri ele alarak, bugün dünyaya egemen olan ataerkil zihniyetin tomografisini çekmiş diyebilirim Irigaray için. Şunu da belirtmeliyim ki Irigaray okumak çok büyük bir zevk. Kitaplarına ara sıra uğrayıp, bilgiyi tamamlayıcı niteliği sayesinde okuduklarımdan edindiklerimi bir araya getirme şansı buluyorum. Bu özellikle psikofelsefi anlamda çok işe yarıyor. Irigaray, mevcut dünya düzeninde toplumsal düşünce üzerinde eril dilin kesin hakimiyetinin olduğunu açıkça ifade eden düşünürlerdendir. Kitabı da bu tespit ışığında ele almış ve insanın gelişim, değişim süreçlerini yine egemen söyleme göre şekillenen dil olgusu arasındaki paralelliği ortaya koymuştur. Tabi bunu yazan Irigaray olunca ister istemez felsefe tarihi ve psikanalize balıklama dalmış oluyorsunuz. Irigaray, hem genel görüşlerinde hem de bu kitap özelindeki çabasında, toplumsal alandan taşarak, bilim ve psiko-felsefi alanda da kendini gösteren eril dili bertaraf etmek amacıyla dişil bir söylemin yolunu açmak için mücadele vermiştir. Aslında her ne kadar kendisine dişil dil alanında kültür teorisyeni denilse de yapmış olduğu, insanı* erkek* algısından kurtarmaktır. Kadınlaştırmak* değil. Ataerkil kültür teorisyenlerinin okuyamadığı nokta bence burası. Kitaba dönecek olursam, eril dilin yadsıdıklarını okuyabilmiş ve doğumu öteleyen eril dili ifşa etmiştir yazarımız. Çünkü doğum olgusu başlı başına dişil bir konudur ve bu eril söylem tarafından pek de umursanmamış, onun yerine ölüm kutsanmıştır. Bunu antik yunan dönemi okumalarından hareketle günümüz batı medeniyetinin yükseldiği alanlarda ortaya koymuştur. Doğumu insana yabancılaştırarak ölümü kutsayan, ölümü düşündüren, ölüme odaklayan ataerkil düşüncenin bu konudan hareketle diğer tüm toplumsal konulara nasıl yayıldığını irdelemiş bu kitabında Irigaray. Psikanalitik irdelemelerine bu noktadan sonra başlayarak, meşhur örnek ‘’her canlı bir gün ölümü tadacaktır.’’ sözünde olduğu gibi söylenen şeyden çok söylenmeyeni, bilinçaltına itileni ortaya çıkarmıştır. Irigaray bu tip sözlerde insan denilen canlı türüne ilk nefes verenin kadın olduğunun unutturulduğunu ifade etmektedir. Doğum yadsındığı için, sadece ölüm düşüncesi insanın bu dünyaya kadından olarak değil de kendi kendine var olarak, var edilerek geldiği gibi bir his oluşturduğu ve bu hissin erkek tanrı/tanrıların ortaya çıkmasına neden olduğunu işlemektedir (Baba, oğul ve kutsal ruh). Bu noktadan batı metafiziğine yönelen Irigaray, Tanrı ön planda tutularak tanrıçanın unutturulduğunu ifade etmekte, ölümü kutsayan tanrının karşısına doğumu kutsayan tanrıçayı koymuştur. Önce kadınla sonra doğayla bağını kopararak tanrı ve ölüm merkezli bir dile bürünen erkek herkesle bağını koparmakta ve en son bu kopuş kendisiyle gerçekleşmekteydi. Bu kopuşla birlikte artık tanrısallık kavramı hayata girmeye başlamış ve erkek, doğadan çıkarak doğaüstüne yönelmiş, kendini kutsamış, hatta tanrılaştırmıştır. ‘’Yok artık Irigaray!’’ Diyebilirsiniz ancak durum tam da dediği gibidir. Çünkü sonrasında tüm baskı, engel ve yasaklamalar din noktasında kadına yönelik olacaktır. Çünkü der Irıgaray, oluşturulan kültür edimi, eğitim yoluyla babadan oğula doğru (eğitmenden öğrenciye), geçerek varlığını devam ettirmekte ve evrimini geçirmektedir. Irıgaray’ın bu muazzam eleştirisinin ardında bir eğitimcisinin yattığını söylemek mümkün ancak aslolan şey öğrencisinin bambaşka bir seviyede olmasıydı. :) Eğitimcisi olan Lacan’ın sembolik düzen olarak adlandırdığı, özünü dilden alan ve tamamen bilinçdışı alan gibi yapılanan sistemin içine giren (dili benzeyen) insanın göreceği ve yaşayacağı tek şeyin ölüm olduğunu söyler. Lacan aslında yaşamı çözümlerken farkında olmadan bir gerçeğin yolunu açmıştır. Irıgaray bu gerçeği görerek doğumla birlikte başlayan yaşamın eril dilin saldırılarıyla şekillendirildiğini sembolik düzen olarak tamamlamıştır. Sözün özü, Irigaray, erkek egemen dil- tanrıcılığın kökeninin tamamen kültürel olduğunu, ve tamamen tarihsel olarak inşa edildiğini anlatmaktadır.
Başlangıçta Kadın Vardı
Başlangıçta Kadın VardıLuce Irigaray · Pinhan Yayıncılık · 201438 okunma
··
1.212 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.