Gönderi

Bir Ülkede Özgürlük, Özgür Düşünce Ve Kokuşmuş Düzen
Evet! İşte buydu: Polis barikatı, aşılması gereken bir engel değil bir amaçtı. Polis, rejimi temsil ediyor, onu koruyordu. O aşağılık, sahtekâr ve bütün gençlerin nefret ettiği kokuşmuş düzenin simgesiydi. Ve gençler içlerindeki dürüstlük ve başkaldırı duygusuyla her dönemde bu düzene isyan ediyorlardı. '70'li, '80'li yıllarda aynı üniversitenin önünde yine polis barikatı aşılmak isteniyor ve yine coplar inip kalkıyordu. Ama o zaman öğrenciler sol sloganlar haykırıyorlardı: "Tek yol devrim! Kahrolsun oligarşi!" Düzene başkaldırmalarının yolu soldan geçiyordu. 90'lı yıllarda üniversitenin önü yine polis barikatlarıyla ve öğrencilerle doluydu, yine coplar çalışıyor, panzerler su sıkı yordu. Öğrenciler, "Kurdare Azadi!" ve "Biji serok Apo!" diye bağırıyorlardı. Boyunlarında kırmızı-yeşil-sarı fularlar ve ellerinde PKK'nın başı Abdullah Öcalan'ın Stalin bıyıklı posterleri vardı. 2000'li yıllarda ise aynı meydana başörtülü kızlar dolmuş ve polislerle çığlık çığlığa çatışmaya başlamışlardı. Panzerler üstlerine su sıkıyordu. Kısacası polis kıtaları ve öğrenciler her dönemde aynı oyunu sürdürüyorlardı, sadece sloganlar ve kılıklar değişiyordu. Değişmeyen şey ise bu kokuşmuş düzenden nefret eden gençlerin içlerindeki isyanı bir biçimde dışa vurma ve başkaldırı ihtiyacıydı.
Sayfa 273Kitabı okudu
·
185 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.