Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

608 syf.
·
Puan vermedi
·
39 günde okudu
İstanbul Cerrahpaşada bulunun Rikkat kahvehanesinde çayı ve sohbeti ile kalpleri ısıtan çaycı Ömer abi, Mehmet ve 3 arkadaşına hayır diyemeyecekleri bir teklif sunuyor. Ve yolculuk böyle başlıyor. Kitapta farklı farklı birkaç olay gayet güzel bir şekilde örümcek ağı gibi birbirine bağlanıyor. Mucizevi bir gemi ve gemi kadar etkileyici hikayeleri olan isimlerin ortak amaçları fantastik bir dille aktarılıyor. Mitolojideki Pan  ve ona hizmet eden şeytanı güçlerin vahşi ayinleri, organik canlı bir gemi, dünyanın derinliklerinde saklı bir devlet, esrarlı haritalar.. romana fantastik kurgu havası katıyor. Spoiler; Roman, Endülüsün aslında yıkılmadığı, Endülüse bağlı gizli bir yere taşındığı, o medeniyetin, o ilmin orada devam ettiğini söylüyor. Okurken gaza gelip keşke be  keşke diyorsun keşke gerçek olsa... Ben sevdim. Muhtemelen devamı olur bu kitabın çünkü yarım kalan hikayeler var. Okurken yazarın çok akıllı olduğunu düşündürdü bana ve hayalgücüne hayran kaldım. Bir de çokça şarkı öğrendim kitaptan. Müzik seçimleri çok güzeldi, arka fona açınca bahsi geçen müziği 3D yaşıyorsun sahneyi Eleştiri; Sonu daha güzel bilebilirdi. Alıntılar "Herkes aklı kadar mesut olur." diyen birine "Hayır, herkes gönlü kadar mesut olur demişti. Öyle ki bunca borçlunun olduğu bir ülkede herhangi bir kişiyi ana-baba, yardan çok bankalar ve avukatlar arardı. Ve yalnızlık, fiziki bir tanım değildi. Müzik, mutluluk kapılarının düğümüydü. Başına taş yemeden Taifi'i geçtiysen, bu Taiflilerin uslandığına değil, senin eksik olduğuna delalettir. Boyun eğip düşünmekte bir eylemdi. Hem de kıyameti başlatacak kadar büyük bir eylem.. Yaralarına merhem sürmüyordu; sarmıyordu da. Zamanla o yaralar kapansın ama iz bıraksın  istiyordu. Düşlüyordu. Düşlüyordu ama her defasında düşeceğini bile bile, her defasında düşe düşe... Yalnızlık, cevapsız sorularla başlardı önce. Ve yalnızlık zehirli fikirlerin rahmiydi. Şüphesiz aynı bilincin insanları, anlamsız yürüyüşleri bile bir plan dahilinde gerçekleştirebilirlerdi. Zalime hak ettiği cezayı vermeyen hukuk, hukuk değil namussuzluktu. Zulme çanak tutan adalet kahrolsundu! Ezcümle, kabul etmek yahut reddetmek ikileminde bir tercih yapması gerektiğinde, kabul etmek, Rabbin karşısında ne kadar aciz olduğunu apaçık delillendirecektir. Bence hayatımızda bir kez olsun uçurumun kenarında birinin bizi itmesini beklemeyelim. Atlayalım o uçuruma ve olacakları görelim. Yıldızlardan kendisine doğru eğilip, geleceği fısıldamasını umuyordu. Geçmişi düşünmek yersiz, geleceği düşlemek bir kör dövüşü; çünkü insan geçmiş zamanın ölüsüdür. Gelecek zamanın doğmamış evladı. Her ikisininde aynı kalıba dökülmüş ruhlar olduğu besbelliydi. Mırıldandığı dizeleri su bilip içti.. Kim demiş "Merhamet Müslümanların zaafıdır" diye? Zulme merhamet zayıflıktır! Ve sebepleri sorguladığında, inan ki sonuçları yönlendirebilirsin Dua etmek değil, duayı yaşamaktır öyleyse doğru olan. Edilen duanın kabulü için çalışmaktı. Her hasret, İsa Peygamberi bekleyen bir ölümdür. Hak olan tek bir yol vardır ve o yol herkese hayatının bir noktasında muhakkak görünür. Susmak ilmin yarısıdır, derlerdi de sancının tümüdür, demezlerdi. İbn-i Haldun'un bir sözü geldi aklına; "Mağluplar, galipleri taklid ederler." demişlerdi.. Kudüs, İstanbul, Marakeş, Kahire.. Her biri mağluptu ve her biri galibini takdir ve taklid ediyordu. Kader, bin bir türlü ihtimalin dengesiyle korunur. Kalbi ile aklı birbirine kılıç çekmişti sanki. Ölen de yanacaktı, öldüren de.. İstanbul'dayken iki ağacı yanyana görse hemen fatiha okurdu. Çünkü bilirdi ki İstanbul'da ağaçlar anca mezarlıklara sığınırdı. Şehre girmeleri yasaktı. Yol musun, yolcu mu?
El Kadim
El KadimCihan Çetinkaya · Mecaz Yayınları · 202073 okunma
·
382 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.