Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

304 syf.
10/10 puan verdi
Akhisar'da Şeyh İsa diye bilinir. Camisi ve türbesi vardır ve bulunduğu mahalleye de Şeyh İsa mahallesi denilir. Hatta geçtiğimiz yıl 562.si düzenlenen ve Kırkpınar Geleneksel Yağlı Güreşlerinden sonra 2. en eski festival olan Çağlak Festivali'nin başlangıcına kaynaklık eden zattır. Bayramiliğin (Hacı Bayram Veli'ye nispet edilen tarikat) son temsilcilerinden sayılan Şeyh İsa ya da başka bir adıyla Şeyh Mecdüddin Saruhani, 1447-1531 yılları arasında Akhisar'da doğup, aynı yerde vefat etmiş bir alimdir. Bahse konu olan ve 1533 yılında kaleme alınan kitap (
Şeyh Mecdüddin Bayrami Menakıbı ve Saliklerin Adabı
Şeyh Mecdüddin Bayrami Menakıbı ve Saliklerin Adabı
) oğlu Çelebi İlyas (
İlyas İbn İsa Akhisari
İlyas İbn İsa Akhisari
) tarafından bir tür hatırat (aslında edebi adıyla menakıpname) biçiminde yazılmış. Yazılma nedeni olarak da: "İbn İsâ’nın o zamânda yanında hâzır olan halîfeleri, mürîdleri ve muhibleri, âşıkları, ihvân ve sâdıkları toplanıp İbn-i Îsâ katına gelip dediler ki: ‘Bize bir kitâb yazsanız, içinde Pîr-i Azîz'in dünyaya geldiği günden tâ intikâline varınca menâkıbını, rumûzunu, tevîlâtını, tabîrâtını, âdâbını, halvet etmenin tertîbâtını ve Tarîk-i Bayrâmî'de hilâfet kimlere verilmişdir ve kimden gelmişdir, bil-cümle Türkçe beyân ve ayân eyleseniz. Her birimiz okuyup dinledikçe faydalar görsek.’ Eser bu arzû üzerine tahrîr olunup ismine Menâkıb-ı Şeyh Mecdüddîn ve Âdâb-ı Sâlikîn denildi." diyerek açıklanır. Menakıpname, tarih, kültür tarihi, toplum yaşayışı, kısmi bir seyahatname, Türk Dili, dini hayat, tasavvuf-tarikat konularında "ince ayrıntılar" vermesi bakımından önemlidir. Eserin sonunda bir de yazarı İlyas Çelebi'nin (1496-1560) "Nutk-i Şerifler" adıyla şiirlerinin yer aldığı özel bir bölüm de bulunmaktadır. Bu eseri günümüz Türkçesine kazandıran
Mustafa Tatcı
Mustafa Tatcı
hocamızdır. Menakıpname'de Şeyh İsa'nın sözleri, tavsiyeleri, yaşadığı olaylar, kişiler, anılar vs. yer alıyor. Alıntıladığım bazı sözler ve anılardan bazı kesintilere yer vermek isterim: "Sinan Dede eydür: "Üç derviş ile gitdik. O oduncunun dediği yere (Çorak dağı) yetdik. Gördük, yirmi miktarı var, geyicikler Hazret-i Şeyh'in çevre yanına üşüşmüşler, durmayıp onlara kar altından ot yolup ağızlarına tutuverir. Eteğine bir nesne sarmış, yumruklayıp durur. Biz yakın varıncak o geyicikler bizi gördü, dağıldı. Vardık Şeyh'in elini öpdük: "Üşüdünüz Sultanım, eve gidelim" dedik. Hazret-i Şeyh eydür: "Bu emaneti saklan." dedi. Eteğinden elimize verdi. "Taze doğmuş geyik buzağısı" Kürke sarın götürün." Hangâha götürdük, üç ay miktarı besledik. Yaz gelicek Hazret-i Şeyh, o geyik buzağısının önüne düşdü. Vardı, ol Çorak Dağı'nda anasını buldu, teslim etdi....geyicikler, Hazret-i Şeyh'in eteğini yaladılar." "Gazi Selim Han'ın oğlu Sultan Süleyman Manisa'da olurken hocası Akhisar'a gelip Hazret-i Şeyh ile mülakat oldukta muhabet arasında Al-i Osman anıldı." "Hazret-i Şeyhin hatunu Muhsine Ana eydür: "Kırk yıl mikdarı var, Şeyh hazretleri benimle, bir gün 'Karnım acıkdı, taam getir' demedi. Biz verirsek yerdi, vermezsek akşama kadar aç yürürdü" "İki çiçek açılmakla yaz olmaz"
Şeyh Mecdüddin Bayrami Menakıbı ve Saliklerin Adabı
Şeyh Mecdüddin Bayrami Menakıbı ve Saliklerin Adabıİlyas İbn İsa Akhisari · H Yayınları · 20163 okunma
·
1 artı 1'leme
·
388 görüntüleme
Pathos okurunun profil resmi
incelemeye ekleyemediğim bazı alıntılar: "Alemde ne var ise Adem'de bulunur mu?" Hazret-i Şeyh eydür: "Bulunur." O kişi eydür: "Adem'de şeytan nedir?" Hazret-i Şeyh eydür: "Vehm-i fasidedir." O kişi eydür: "Adem'de cin nedir?" Hazret-i Şeyh eydür: "Kuva-yı hayaliyyedir." O kişi eydür: "Adem'de cennet nedir?" Hazret-i Şeyh eydür: "Kalbdir." "Tire'de (1528 senesi)... Bir gün Hacı Müderris'in mescidinde Hazret-i Şeyh nasihat ederken bir kişi yerinden durdu (kalktı) eydür: "Sultanım, Tanrı Türkçe bilir mi?" Hazret-i Şeyh eydür: "Bilir, amma Türkçe'yi sen bilmezsin" dedi." "Hazreti Şeyh eydür: Tazeliğimiz zamanında suhte (öğrenci) iken bir kimsenin evine konak oldum. Ocak kenarında bana yer gösterdiler, oturdum. Bir küçük oğlancıkları var, beni gördü. Yadırgadı muttasıl ağlamaya başladı. Anası Eydür: "Sakın, konak seni döğer, ağlama" der. O oğlan esnemedi (dinlemedi) Ben eyitdim: "Ağlama, yoksa seni döğerim ve çükünü keserim" dedim. O oğlancığın anası eydür: "Bunun çükü yokdur kesecek, kızcağızdır" dedi. Onun öyle demesiyle bana hicab geldi. Güya bir delik olsa yere geçerdim. O hicab sonra çok şuğluma mani oldu. İverek kelimat etmek her yerde caiz değil imiş." "İki çiçek açılmakla yaz olmaz" bu sözün benzeri, çok daha önce, M.Ö Aristo tarafından söylenmiş. Şeyh İsa, hatıratında, bu sözü Gelibolu ve Ezine ziyareti dönüşünde Bergama'ya varınca söylemiş, hala kış geçmedi, havalar hala soğuk deyip Akhisar'a çabuk gitmek istemiş. Döndüğünde de eşi Meryem ananın vefat ettiğini öğreniyor tabi. yıl 1496.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.